29 Eylül 2008 Pazartesi

VERGİ KAÇIRANLAR YANACAK

Yeni Gelir Vergisi kanun taslağı ile vergi kayıp ve kaçağı ile mücadeleye yönelik dört yeni güvenlik müessesesi devreye sokuluyor.Kurumlar için uygulanan güvenlik müesseseleri de gelir vergisi sistemine dahil ediliyor.Vergi Konseyi, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü uzmanlarınca hazırlanarak, Maliye Bakanlığına sunulan yeni Gelir Vergisi Kanun Taslağı, vergi sistemini yeniden güvenlik sistemleriyle donatıyor.Taslakta ortalama FAVÖK (faiz amortisman ve vergi öncesi kar) oranları, asgari gayri safi satış hasılatı, gelir ve gider bildirimi ile basit usulde asgari kazanç müesseselerine yer veriliyor.Kurumlar vergisinde kullanılan ''İkili Kişilerle Yapılan İşlemler, Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazançları, İkili Kişilerden Elde Edilen Gelirler, Emsal Kira Bedeli'' de gelir vergisinin güvenlik müesseseleri arasına alınıyor.Taslağa göre, vergi güvenlik müesseseleri şu şekilde işleyecek:
ORTALAMA FAVÖK(FAİZ AMORTİSMAN VERGİ ÖNCESİ KAR) ORANLARI :
Girişim kazançlarındaki vergi güvenliği için kullanılacak.Maliye Bakanlığı, her yıl Ekim ayının sonuna kadar, o yılın ilk 9 aylık dönemi içinde beyan edilmiş ticari kazançlara ve kurum kazançlarına ilişkin yıllık beyanname verilerinden hareket ederek, bölgeler ve iş kolları itibariyle ortalama faiz amortisman ve vergi öncesi kar (FAVÖK) oranlarını tespit ve ilan edecek.FAVÖK oranı, kendi bölge iş kolunun ortalamasına nazaran yüzde 30'dan daha fazla düşüklük gösteren mükellefler, dilerlerse o yıl içinde beyan ettikleri ticari kazançlarını, ortalama FAVÖK oranlarının ilan edildiği ayı izleyen birinci ayın sonuna kadar verecekleri bir düzeltme beyannamesi vasıtasıyla, bu oranı sağlayacak şekilde düzeltebilecek.Verilecek düzeltme beyannamesi neticesinde ilave vergi matrahı oluşması halinde, bu matrah artırımı için vergi ziyaı cezası uygulanmayacak ve gecikme faizi hesaplanmayacak.Düzeltme talebinde bulunmayan mükellefler için de, vergi inceleme elemanlarınca düzenlenmiş inceleme raporlarına dayanmadan, doğrudan doğruya ortalama FAVÖK oranlarına göre ilave matrah veya vergi tespit edilemeyecek.İlan edilmiş ortalama FAVÖK oranlarına dayanılarak, yasal kayıtlara göre hesaplanan ya da beyan edilen vergi matrahları azaltılamayacak, zararlar da artırılamayacak.
ASGARİ GAYRİ SAFİ SATIŞ HASILATI :
Bu yöntem girişim kazançlarında vergi güvenliğinin aracı olacak.Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, bar, pavyon, diskotek, gazino, lokanta, kahvehane, kır bahçesi, plaj, hamam, kuaför salonu, erkek berberi, güzellik salonları, tamirhaneler ve emsali hizmet işletme sahiplerinin ve her nevi taşıma işiyle uğraşanların gösterdikleri gayrisafi hasılat, yoklama yapmaya yetkili olanlarca yıl içinde yapılan fiili tespitler esas alınarak hesaplanacak asgari gayrisafi hasılata göre yüzde 10'dan daha düşük olduğu taktirde, bu şekilde bulunan tutarların tamamı ilgili dönem gayrisafi hasılatı kabul edilecek. Vergi tarhiyatında da bu bedel esas alınacak.Bu maddeye göre yapılacak tarhiyatlarda yoklamaya yetkili olanlarca bir takvim yılının ehr üç aylık dönemi için enaz üç kez hasılat tespiti yapılmış olması,bu tespitler arasında da tatil günleri dahil en az 20 gün bulunması zorunlu olacak Belirlenen hüküm çerçevesinde tarhiyat yapılabilmesi için bulunacak farkın 5 bin YTL'yi aşması ve bu farklılık nedeniyle mükelleften açıklama istenmesine rağmen, mükellefin süresi içinde açıklama yapmamış olması veya yaptığı açıklamanın yeterli görülmemesi gerekecek.Mükellefler nezdinde gerçekleştirilen vergi incelemeleri sonucunda asgari gayrisafi satış hasılatlarına göre hesaplanan gayri safi kazançları aşan tutarlarda kazanç elde edildiğinin tespiti halinde de, asgari gayri safi satış hasılatının varlığı, incelemeyle tespit edilen tutarlara göre vergi tarhına engel teşkil etmeyecek.
GELİR VE GİDER BİLDİRİMİ :
Gelir ve gider bildirimleriyle de harcama fazlası kontrol edilecek.Bir takvim yılı içindeki harcamaların toplamı aynı takvim yılına ilişkin olarak beyan edilen safi gelirler ile beyanname verilmesine yada verilen beyannameye dahil edilmesine gerek bulunmayan gelirlerin net tutarları toplamı %10 ve daha fazla oranda aşan Türkiye'de yerleşik gerçek kişiler Gelir İdaresi Başkanlığının veya vergi incelemesine yetkili olanların yazılı talebi üzerine, 1 ay içerisinde söz konusu harcamaların gerçekleştiği takvim yılına ilişkin gelir bildiriminde bulunacak.Bu bildirimde, yıllık beyanname verilmesine ya da verilecek beyannamelerde gösterilmesine gerek bulunmayan gelir unsurları da dahil olmak üzere, ilgili dönemde edinilen bütün gelirler belirtilecek.Gelir bildirimine, ilgili dönem harcamalarının nev'i ve tutarlarını gösteren bir de gider bildirimi eklenecek.Gelir İdaresi Başkanlığı ya da vergi inceleme elemanlarınca yapılan talep yazısında, gelir bildiriminde bulunması istenen gerçek kişilerin varsa ilgili yıla ait yıllık gelir vergisi beyannamesi ile bildirdikleri gelirlerine, yıllık beyanname ile bildirmesine gerek olmayıp, vergi sorumlularınca Gelir İdaresi Başkanlığının ilgili birimlerine usulüne uygun bildirdikleri gelirlerine ve bu gelirlere nazaran yüzde 10'u aşan oranda fazlalık gösteren harcamalar toplamının içeriğine ilişkin tespitlerin de açıkça gösterilmesi gerekecek.Bildirimde bulunma süresi içinde, talep yazısında yer alması gereken gelir bilgilerinin veya belirtilen harcamaların eksikliğini ya da yanlışlığını belgeleyerek, mevcut bilgilere göre harcama fazlalığı olmadığını ispat eden kimseler, gelir ve gider bildiriminde bulunmaya mecbur edilemeyecek.
HARCAMALARIN MUHTEVİYATI :
Harcamalar bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin bir takvim yılı içindeki eğitim, sağlık, temizlik, gıda, giyim, barınma, eğlence, tatil amaçlı seyahatler gibi cari tüketimleri ile ev eşyası, elektrikli veya elektronik eşya ve sair dayanıklı tüketim malı alımları için sarf ettiği ya da kara, deniz ve hava taşıtları, değerli taş ve mücevher, antika, yüksek değerli sanat eserleri ve benzeri servet unsurlarının edinimi için kullandığı kaynakların ve başka kişilere ödünç verdiği ya da aktardığı paraların toplamından oluşacak.Bu kapsamda yıllık gelir ve gider bildiriminde bulunan gerçek kişilerin ilgili yıla ait gelirleri toplamı ile gider bildirimindeyer alan harcamalarının toplamı kıyaslanacak ve %10 u aşan oranda harcama fazlalığının saptanması durumunda gider bildirimindeki harcamaların tamamının kaynağının açıklaması istenecek. Mükellefler, harcama fazlasını vergiden istisna edilmiş ya da yıllık beyannameye dahil edilmesine lüzum bulunmayan gelirlerle açıklayabilecekleri gibi, harcamanın yapıldığı yılda elde edildiği halde, vergi ve beyan dışı bırakılmış gelirleri ile de izah edebilecek.Harcama fazlalığını açıklamada kullanılan nakdi kaynaklar varsa, bunların varlığı ve harcamalar için sarf edilebilir oldukları banka kayıtları ile belgelendirilmedikçe veya teyit edilmedikçe dikkate alınmayacak.Açıklamanın kısmen veya tamamen servet çözülmelerine dayandırıldığı durumlarda, harcamaya dönüştürülen bu servet unsurlarının varlığı ilgili kişilere aidiyeti ve dönüştürülmüş oldukları kanaat verici bir vesikayla ortaya konulduğu ölçüde nazara alınacak.Borçlanma suretiyle gerçekleştirilen harcamalarda ise ödünç verilen tutarın kaynağı için ödünç verenden ayrıca açıklama istenemeyecek.
BASİT USULE ASGARİ KAZANÇ :
Oluşturulacak özel komisyonlar basit usuldeki mükellefler için iş kolları ve bölgeler itibarıyla ayrı ayrı ticari kazanç tespitinde bulunacak.Her yıl Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığından 2, ilgili meslek odasından da 2 temsilcinin yeralacağı komisyonların belirleyeceği safi kazanç tutarı, 6 aylık asgari ücret toplamından az, yıllık asgari ücretin 4 katından da fazla olamayacak.Tespit edilen asgari safi kazanç miktarının üzerinde kazancı olan mükelleflerin ödediği verginin bu farka isabet eden kısmı bu kişilerin vergi alacağı olarak kabul edilecek.5 yıl süreyle sınırlı olmak üzere ortaya çıkan kazanç yine asgari kazancın üzerinde ise sözkonusu vergi alacağı aradaki farka isabet eden vergi alacağının tahsilinde kullanılacak
DİĞER GÜVENLİK MÜESSESELERİ :
İkili kişilerle yapılan işlemler: Ticari kazançları sebebiyle gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin ticari faaliyetleri kapsamında ilişkili kişilere sattıkları mal yada hizmetler için uygulanan fiyat veya bedellerin emsallere uygunluk ilkesine göre tespit edilecek bedel veya fiyatlardan daha düşük olması halinde ya da ilişkili kişilerden bu ilkeye göre tespit edilecek bedel veya fiyatlardan daha yüksek bir bedel ya da fiyatla mal veya hizmet alımında bulunulması durumunda, bu farklar teşebbüs sahiplerince transfer fiyatlandırması yoluyla tamamen veya kısmen işletmeden çekilmiş değer sayılacak.
Kontrol edilen yabancı kurum kazançları: Tam mükellef gerçek kişi ve kurumların doğrudan yada dolaylı olarak ayrı ayrı veya birlikte sermayesinin,kar payının yada oy kullanma hakkının en az %50 sine sahip oldukları yurt dışındaki kurumlar, anılan gerçek kişi ve kurumlar tarafından kontrol edilen yabancı kurum sayılacak.Kontrol oranı olarak da, ilgili hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte sahip olunan en yüksek oran dikkate alınacak.
Emsal kira bedeli esası: Bedelsiz olarak başkalarının yararlanılmasına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli bu mal ve hakların kirası olarak değerlendirilecek.Kiraya verilen mal ve hakların kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamayacak.
Vergi cennetlerine yapılan ödemeler: Türk vergi sisteminin sahip olduğu vergilendirme kapasitesi ile en az aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişiminde bulunup bulunmadığı hususu göz önünde bulundurulmak suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilecek ülkelerde yerleşik veya faaliyetlerde bulunanlara nakden veya hesaben yapılan yada tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veyahut ta ödeme yapılanın mükellef olup olmadığına bakılmaksızın ödemeyi yapanlarca %30 oranında vergi kesintisi yapılacak

KAYNAK: Sabah

28 Eylül 2008 Pazar

ORGANİK TARIM NEDİR NASIL YAPILIR

Organik (Ekolojik) tarım "Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden sağlamaya yönelik insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve sentetik mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan, bunların yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, doğal düşmanlardan yararlanması gibi birçok çevre dostu tekniği tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şekli” olarak tanımlanabilir.
ORGANİK TARIMIN AMAÇLARI
-Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu bozulan doğal dengeyi yeniden sağlamak
-Toprağın korunması
-Nöbetleşe ekim
-Bitki direncinin arttırılması
-Üretimde verim ve kalitenin arttırılması
-Kimyasal ilaç ve gübre kullanımının kaçınılması
-Parazit ve predatörlerden yararlanmayı
-Organik ve yeşil gübrelemeyi amaçlar.
ORGANİK TARIMIN İLKELERİ
1. Tarımsal üretimde, üretim ile ilişkili tüm faktörler ve olaylar bir bütün halinde dikkate alınmalı ve ekolojik üretim yapan işletmenin kendi kendine yeterliliği sağlanmalıdır. Bunun için toprak, bitki hayvan ve insan arasındaki doğal döngünün yerel kaynaklardan ve doğal kökenli hammaddeler kullanılarak, mümkün olduğunca işletmenin kendi içinden veya yakın çevresinden sağlanmasına gayret edilmelidir.
2. Tarımsal üretimle beraber ortaya çıkan ve yakın çevreden temin edilen tüm ham maddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit edici etkileri ortadan kaldırılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmaya çalışılmalıdır.

3. Toprağın iyileştirilmesi, içindeli organizmaların korunması ve beslenmesi sağlanmalı; toprak sömürülmemeli; tersine verimliliği doğal yollarla arttırılmalıdır. Bunu sağlamak için münavebe ve organik gübreleme yapılmalı ayrıca uygun toprak işleme yöntemleri kullanılmalıdır.
4. Bitkilerin hastalık ve zararlılar karşı direnci bazı ek desteklerle arttırılmalıdır. Örneğin, çok yıllık bitkilerde, bitki altına ve/veya sıra aralarına yapılacak ekimlerin mevcut ekolojik ortama uygun ve dengeli karışılar halinde hazırlanıp uygulanması, yapılacak münavebelerde karışımda baklagil miktarının yüksek tutulması, bitkisel üretim ve hayvancılığın kombine edilerek yapılması, uygun ekim dikim zamanı veya aralık mesafelerin ayarlanması gibi uygulamalarla bitkilerin direnci arttırılabilir.
5. Bitki tür ve çeşitleri ile hayvanların seçiminde, üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları ve bu koşullarda hastalıklara en az seviyede yakalanma olasılıkları dikkate alınmalıdır. Bu konuda üretim yapılması düşünülen ekolojiye uyum sağlamış yerel çeşitlerin kullanılması başarılı sonuçlar vermektedir. Böylece biyolojik çeşitliliğin korunmasına da katlı sağlanmaktadır. Bunu yanında, dayanıklı tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır.
6. Ekolojik tarımda bitki sağlığı için yukarıda adı geçen ve etkileri uzun sürede görülen önlemler yanında erken uyarı sistemleri kullanımı ve faydalı canlı teşviki de bitki koruma kavramının önemli bir parçasıdır.
7.Toprak strüktürünü iyileştirici ve humus miktarını arttırıcı önlemlerle beraber toprağı koruyucu enerji tasarrufu sağlayan, çalışılan yerin koşullarına uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır. Bunun için toprağın yapısı ve koşullarına dikkat edilmeli, çizici aletlerle çalışılmalı, pulluk gibi toprağı devirerek işleyen aletlere mümkün olduğunca az yer verilmeli ve temel kural olarak gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır.
8. İşletmedeki hayvanların sağlığının iyi, verimlilik kapasitesinin yüksek ve uzun ömürlü olması teşvik edilmelidir. Bunun için ağılların usulüne uygun olması, beslenmenin mümkün olduğunca işletmenin kendi ürünleri ve yem bitkileri ile yapılması, yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo arttırıcı katkı maddeleri vb.) katılmaması, uygun ıslah çalışmaları ile istenen gelişmelerin temin edilmesine çalışılmalıdır.
9. Yetiştirilen hayvan miktarı kullanılan tarımsal araziye uygun olmalı ve bir hektar için bir büyük baş hayvan düşünülmelidir.
10. Tarımsal üretimde, verim ve kalite arasında ters bir orantı vardır. İkisi arasında denge kurulmalıdır. Ancak ekolojik tarımda bu denge oluşturulurken kalitenin ürün miktarına göre öncelik aldığı unutulmamalıdır.
11. Ekolojik üretim yapan tarım işletmesinde başta petrol olmak üzere fosil yakıtlar ve diğer enerji kaynakları optimum verimi sağlayacak düzeyde azami tasarruf kuralına uyularak kullanılmalıdır. Enerji kullanımında güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir.
12. Tarım işletmesi çok yönlü ve çekici bir şekilde düzenlenmelidir. (Peyzaj düzenlemeleri, meyve bahçeleri vb.). Bu amaçla dinlendirici bir etkiye sahip bir mekanın kurulması, bunun muhafazası ve sınırlı bir dönem yerine uzun süreli faydalı üretim (sürdürülebilirlik) esas alınmalıdır. 13. Ekolojik tarım işletmeleri gelişme olanakları bulunan; üreticiye ve çalışanlarına tatmin edici kazanç ve imkan sağlayabilen yeterlilikte ve ekonomik canlılıkta olmalıdır
ORGANİK TARIMLA İLGİLİ BİLİNEN YANLIŞLAR
-Organik tarım denince kimyasal madde kullanmadan yapılan tarım anlaşılmaktadır. Ne var ki, doğadaki tüm canlı ve cansız materyalin kimyasal bir bileşimi vardır. Bu durumda organik tarımda kimyasal kullanımın dışlanamayacağına işarettir. Burada dikkat edilecek nokta verilecek kimyasal maddelerin sentetik kökenli olmasından kaçınmak, doğada bulunan formlarını kullanmaktır.
-0 Organik tarımda kimyasal maddelerin yerine doğal maddelerin yeterli olacağı düşünülmektedir. Ancak kimyasal gübrelerin yerinin doğal gübre kullanımı ile doldurulması yeterli değildir. Çünkü doğal gübrelemede de aşırıya kaçılması olumsuz etkilere neden olabilecektir. Önemli olan bitkilerin ihtiyaç duyduğu ölçüde beslenmelerinin sağlanmasıdır. Buradaki önemli nokta doğaya hükmedici nitelikte değil, aksine doğayla uyum içerisinde çalışmaktır.
-Organik tarım eskiden kalma bir sistemin yeniden canlandırılması değil, yeni modern ve etkin bir sistemin geliştirilmesidir. Organik tarım eski zamanlardaki üretim tarzına dönüş olmayıp doğanın verdiği ile yetinmemektedir. Eskilerdeki ekim nöbeti, birleşik ekim metotları, elle ot savaşımı gibi uygulamalar organik tarımda da bulunmasına karşılık, organik tarım bugünkü modern tarımın tüm olanaklarını kullanmayı, ürün kalitesini yükseltmeyi, toprağın yapısını kuvvetlendirmeyi ve üretkenliğini sağlıklı bir şekilde devam ettirmeyi, doğanın dengesini bozmayacak maddeleri kullanmayı ve çevreyi kirletmemeyi, gelecek nesilleri tehdit edecek uygulamalardan sakınmayı düşünen bir tarım anlayışıdır.
-Organik tarım ile elde edilen ürünlerin albenisi yanında, meyvelerin lekeli ve hafif bereli olmalarının önemli olmadığı düşünülmekte ve gerekirse böcekli bile olmasında sakınca olmadığı yanlışına düşülmektedir. Oysa organik tarımda ürünün iriliği, şekli ve rengi ihmal edilebilirse de zarar görmüş olması kabul edilmemektedir
ORGANİK TARIMIN YAPILIŞI
Organik tarımın özelliği her aşamasının kontrollü olması ve ürünün sertifikalandırılmasıdır. Organik ürünler "organik ürün sertifikasına" sahip olmalıdır.Sertifika Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş bağımsız ve özel kontrol ve sertifikasyon kuruluşları vermektedirler. Sertifika sistemi üreticileri ve tüketicileri haksız rekabet ve aldatılmaktan korumakta, ürüne verilen kod numarası ve kayıt sistemiyle izlenebilirlik sağlanmaktadır. Organik ürünlerdeki raftaki son üründen geriye üreticiye kadar ulaşmayı sağlayan izlenebilirlik söz konusudur.

TOPRAKSIZ TARIM NEDİR NASIL YAPILIR


Topraksız tarım hertürlü tarımsal üretimin ; durgun veya akan besin eriyiklerinde ,sis şeklinde verilmiş besin eriyinde veya besin eriyikleriyle beslenmiş katı ortamlarda gerçekleştirilmesidir. Amacı bitkilerin gelişmesini besin solüsyonu yardımıyla sağlamak,bitkilerin besin madde ve su gereksinimlerini stres oluşturmadan karşılamak ve bunu en ekonomik bir şekilde gerçekleştirmektir. Topraksız tarım aslında örtüaltı (özellikle seralarda)yetiştiricilikte uygulanan an cak son yıllarda açıkta da kullanılmaya başlanan yetiştiricilik metodudur.

TOPRAKSIZ TARIMIN NEDENLERİ::Topraksız tarımı gerektiren nedenleri toprak kaybı, toprak yorgunluğu,hastalı zararlı ve yabancı ot sorunu,aşırı gübretüketimi,su tüketimi olarak sıralayabiliriz.
1-Toprak Kaybı :Hızlı nüfus artışı ve ve bu nüfusun besin ihtiyacının karşılanması için tarım yapılacak toprakların yetersiz kalma ihtimali vardır. Çünkü normal tarım topraklarının bulunmadığı çöllerin hakim olduğu ülkelerde; ülkemizin Akdeniz sahillerindeki meyilli-taşlı arazilerde teraslama yaparak taşıma toprakla tarım yapılmaya çalışılan yerlerde; erozyon, çoraklaşma ve tarım topraklarının yerleşim ve turizm alanlarına ayrılan alanlarda bu durumla karşılaşılmaktadır.
2-Toprak Yorgunluğu: Seralarda aynı ürünün arka arkaya uzun yıllar yetiştirilmesi toprağın yorulmasına ,toprağın yorulması da verimin düşmesine neden olmaktadır. Toprak yorgunluğuna çözümde, toprak değişimi ve yetiştirilecek üründe değişiklik yapmak (ekim nöbeti) gibi yöntemler kullanılabilirse de; bu tür uygulamalar üreticiler için fazla pratik olmadığı gibi fazla ekonomik de değildir. Üstelik modern tarımda alınan tüm önlemlere rağmen, verim ve kalitede istenilen boyutlarda artışlar kaydedilememektedir.
3-Hastalık zararlı ve yabancı ot sorunu: Yoğun tarımın yapıldığı ve sürekli aynı ürünün yetiştirildiği yerlerde bağışıklık kazanan ve üretimde önemli sorunlara neden olan hastalık, zararlı ve yabancı otlarla kontrolde modern tarımda ilaçlı mücadele yapılarak ilerlemeler kaydetmiş olmasına karşın tam bir kontrol sağlanamadığı gibi, sağlığa zararlı ilaç kullanımı özellikle dışa ürün satımında sorunlara neden olmaktadır.
4-Aşırı gübre ve su tüketimi: Topraklı tarım alanlarında ve özellikle seralarda bitki verim ve kalitesini artırabilmek için üretim maliyeti içerisinde gübre girdileri büyük yer kaplamaktadır. Bu durumun ileride gübre açığına ve çevresel kirletici etki oluşturabileceği kuşkusu doğurmakta
topraklı tarım alanlarında bitkileri sulamak için kullanılan su miktarı topraksız tarımda kullanılan suyun 4-5 katı olabilmektedir.
5-Enerji ve işgücü tasarrufları: Topraklı tarımda toprağın işlenmesi,ekime hazırlanması, çapalanması,seyreltilmesi,sulanması ,yabancı otlarla mücadele gibi uygulamalarda işgücü ihtiyacı fazladır.Başta traktör olmak üzere birçok araç gereçlerin çalıştırılması için yüklü miktarda enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır.

TOPRAKSIZ TARIMIN YARARLARI::
-Toprağı uygun olmayan tarım alanlarında bile tarım yapılabilmesi
-Bitkiler istenilen besin elementi gerekli miktarda verildiğinden erkenci ve kaliteli ürün alma olanağı yüksektir
-Bitkinin beslenmesi,gübrelenmesi,sulanması kontrollü bir biçimde yapıldığı için bitkilerin eşit düzeyde gelişim ve büyümesi sağlanır.Birbirine yakın verim ve kalite değerleri elde edilir.
-Bitkilerin sulanması kontrollü ve ölçülü olduğundan suyun fazla kullanımı ve buna bağlı olarak sulama maliyetlerindeki artışların önüne geçilir
-Tamamen teknolojik ve otomasyonlu sistem olduğundan işgücünden önemli ölçüde enerji tasarrufu ve kazancı sağlanır
-Bitkilerin beslenmesi için kullanılan besin solüsyonu ve yetiştirme ortamı sterilize edildiğinden kökten kaynaklanan hastalıkların önüne geçilebilir. Ayrıca yetiştirme dönemi boyunca kontrollü bir üretim söz konusu olduğu için hastalık ve zararlı riski oldukça azaltılabilir. Yetiştirme su veya katı ortamda olduğu için yabancı ot sorunu yoktur.

TOPRAKSIZ TARIM TİPLERİ::Topraksız tarım tiplemelerini su kültürü ve katı ortam kültürü olarak iki grupta incelemek mümkündür.
1-Su Kültürü: Bitkilerin herhangi katı bir ortam içermeyen yapılarda özel besin eriyiklerinde veya bu besin eriyiklerinin belli aralıklarla bitki köklerine püskürtülmesi ile yetiştirilmesi yöntemidir.
1-a) Durgun su kültürü:Bitkilerin 30 cm derinlikteki tekne,tank ve benzeri yapılara konulan besin eriyiklerinden sadece kökleri temas ettirilerek beslenmesi yöntemidir
1-b)Akan su kültürü:Bitki köklerinin değişik kanallar içerisinden aralıklı veya sürekli olarak birkaç mm den 4-5 cm ye kadar derinlikte geçirilen besin eriyikleri içerisinde tutularak beslenmesi yöntemidir.
1-c)Aeroponik kültürü:Bitki köklerine besin eriyiklerinin aralıklı veya sürekli olarak sis yada buhar şeklinde püskürtülmesi şeklinde uygulanan bir yöntemdir.
2-Katı Ortam Kültürü:Bitkilerin; köklerinin gelişip dağılabilmesi için besin eriyikleriyle zenginleştirilmiş, destek sağlayan, besin ve su kaybı az olan, iyi havalanabilir, kolay bulunabilen ve ucuz olan katı ortam doldurulmuşlar saksı- paket, torba, yatak ve hazır blok yapılarda yetiştirilmesidir.
2-a)Yatak kültürü:15-20 cm derinlik,30-120 cm genişlik ve sera boyuna göre değişen uzunluklarda yere yatay veya tavana asılı olarak dikey olarak yerleştirilmiş yapılardır. Yataklar, sera toprağında derince açılmış oyukların plastikle kaplanması ile oluşturulabileceği gibi beton, tahta veya metal kontrüksiyon yapı üzerine yerleştirilmiş ve değişik (en fazla plastik) malzemeler kullanılarak oluşturulabilir. Bitkiler bu yapılar içerisine doldurulmuş katı ortamların kullanılması, damla sulama ile su ve gübre verilmesi ile üretilirler. Atık su ise yataklara verilen eğimden faydalanılarak sistemden uzaklaştırılır
2-b)Saksı torba veya paket kültürü:Bitkilerin besin maddesi destekli veya besin maddesiz, eksik besin maddelerinin besin eriyiği ile verilebildiği, başta damla sulama olmak üzere değişik şekillerde sulanan, herhangi bir katı ortamla doldurulmuş saksı, torba, paket veya benzeri kaplarda yetiştirilmesi şeklinde üretilmesidir.
2-c)Hazır blok kültürü:En çok kaya yününün kullanıldığı bu sistemde bitkilerin yetiştiriciliği, tabana yerleştirilen (kalınlığı 5-10 cm, genişliği 15-30 cm ve uzunluğu 100 cm) büyük kayayünü blokları içerisine, ortasındaki çukura tohum ekimi yapıldıktan sonra daha büyük fide blokları veya dorudan hazır fide yetiştirmeye uygun kayayünü blokları (kalınlığı 2-7 cm, genişliği 2-10 cm ve uzunluğu 2-10 cm) yerleştirilerek yapılır. Bitkilerin beslenmesi ve sulamasında damla sulama yöntemi ile yapılır.

Bu yapılarda katı ortam olarak kullanılabilecek materyaller doğadan elde edilebildiği gibi kimyasal yolla da üretilebilen inorganiz veya organiz yapıdaki maddelerdir.

Kum:Çeşitli kayaçların iklim olayları ile parçalanması oluşan, substratlar içinde en ucuz olan katı ortamdır. Topraksı tarıma en uygun kum tane iriliği 0.5-2 mm arasındadır. Daha küçük irilikteki kumlar, drenaj ve havalanmayı önleyebilir. Tekrar yıkanıp, sterilize edilerek kullanılabilen uzun ömürlü bir ortamdır.
Çakıl:İriliği 2-20 mm arasında ve kumdan iri kayaçlardır.Küçük,yuvarlak ve benzer irilikte olmaları istenir.Kum gibi yıkanıp sterilize edilerek kullanılır.
Perlit:Volkanik kayaçların öğütülüp 900-1000°C’de yüksek sıcaklıklara maruz bırakılması ile elde edilen Al, Na, K silikattan oluşur. Bünyesinde çok küçük hava kabarcıkları bulunduğu için bitki köklerinin havalanması ve nem tutması açısından çok uygundur.
Vermikulit:Vermikulit yataklarından çıkarılan vermikulitin 1000°C’de fırınlanması ile elde edilen mika mineralidir. Topraksız tarım için uygun vermikulit iriliği 1-3 mm’dir. Vermikulit; su tutma kapasitesi yüksek, köklerin havalanmasında oldukça iyi, steril ve hafif bir maddedir.
Pomza:Kraterlerden çıkan köpük halindeki mağmanın soğuması ve poroziteli halde katılaşması ile oluşur. Asidik olanları beyaz veya kirli beyaz renkte, bazik olanların rengi ise kahverengi veya siyahtır. Tane iriliği 1-5 mm olan steril bir materyaldir.
İşlenmiş Kil:Silis kumunun yüksek sıcaklıklarda eritilerek elyaf haline getirilmesi ile elde edilen bir ısı yalıtım malzemesidir.Su tutma kapasitesi ve havalanması iyidir.
Zeolit:Temel yapısını SiO4 veveya AlO4 oluşturan bir sulualimünasilikat bir mineraldir. Beyazımsı bir renge sahip olan zeolit, içinde diğeşebilir katyonlar bulundurur. İçerdiği boşluk ve kanallar ile iyi bir nem tutucu ve havalanmaya yardımcıdır. Bu nedenlerle adsrobsiyon, iyon değişimi ve dehidrasyon uygulamalarında başarıyla kullanılır. Su tutma kapasitesi ve havalanması iyidir.
Sepiolit:Mağnezyum silikat minareli olan sepiolit, doğada tabakalı ve masif olarak bulunur. İçerdiği hava boşlukları yardımıyla nem tutma kabiliyeti ve köklerin havalanması için iyi bir ortamdır.
Poliüretan:Plastik köpük olarak bilinen bir maddedir.Hava boşlukları yardımıyla bitkiler için gerekli suyun kullanılmasında ve köklerin havalanamsında etkilidir.
Polistiren:İçerdiği hava boşlukları sayesinde bitki köklerinin havalanmasına yardımcı olur.Suyu tutma gücü fazla değildir.
Kaya yünü:% 60 diabase, % 20 kireç ve % 20 kömür tozunun 1500-200°C’de fırınlarda eritilip, çok ince tabakalar halinde çıkartılıktan sonra ip halinde kesilmesi ve reçine eklendikten sonra sıkıştırılması sonucu elde edilir. Başlangıçta steril, yüksek su tutma kapasitesine sahip, gözenekli ve oksijence zengin, besin eriyiklerini emme gücü yüksek bir ortamdır.
Cam yünü:Silis kumunun yüksek sıcaklıklarda eritilerek elyaf haline getirilmesiyle elde edilen ısı yalıtım malzemesidir.Su tutma ve kök havalandırması iyidir.
Strafor:Plastik köpük olarak bilinen diğer bir maddedir.Besin içermez ve ortamı etkilemez. Endüstriyel olarak üretilir.Kolay ve ucuza temin edilebilir.Hava boşlukları çok fazla olduğundan kök havalanması iyidir fakat su tutma gücü azdır.
Kompost:Çeltik ve yer fıstığı kavuzu; buğday, arpa, mantar gibi tahıl samanları; mısır gibi bitkilerin kurutulmuş, işlenmiş ve dezenfekte edilmiş artıkları bu amaç için kullanılabilir. Bitki artıkları önce fermantasyona alınarak çürütülmeli ondan sonra kullanılmalıdır. Bunlar hafif, su tutma bitki türüne göre değişebilen materyallerdir. Yerleşim yeri ve hayvansal artıklar da kompost yapımında kullanılabilirse de bunlarda dikkatli olunmalıdır.
Ağaç kabuğu:Çam,meşe,kayın gibi ağaçların ağaçların kabuklarından oluşur.Organik ortam kültürlerinde özellikle işlenmiş halde kullanılması durumunda hastalık ve zararlı yönünden de avantajlıdır. Sahip oldukları hava boşlukları ile su tutma kabiliyetleri iyidir.
Talaş:Değişik ağaçlardan elde edilen talaş ince veya kalın yapılı olabilir.Nem tutma yönünden oldukça iyidir.Belirli bir süre kullanıldıktan sonra değiştirilmesi gerekebilir.
Torf:Bataklıklarda yetişen bitkilerin bıraktıkları artıklarının havasız bir ortamda yığınlar halinde birikmesinden elde edilir.Su tutma kabiliyeti en yüksek ortamlardan olduğu gibi içerdiği besin değerleri bakımından da önemlidir.
Kokopit:Hindistan cevizi liflerinden üretilir.Hindistan cevizi kabuklarının doğrudan kullanımı yanında işlenip, sıkıştırıldıktan sonra farklı boyutlarda bloklar halinde kullanımı da söz konusudur. Torf gibi çok yüksek su tutma kapasitesi sayesinde bitki köklerinin beslenmesinde ve havalanmasında önemli katkı sağlar

ALINTISI: K.S.Ü

27 Eylül 2008 Cumartesi

KOSGEB DESTEKLERİ-2

KALİTE GELİŞTİRME DESTEKLERİ::

Desteğin amacı ve Kapsamı;İşletmelerin ürün kalitelerinin artırılması, yeni ürün geliştirmeleri, uluslararası pazarlarda talep edilen ürün belgelerinin temini için; KOSGEB laboratuarları dışında belirlenen kriterler çerçevesinde KOSGEB tarafından uygun bulunan yurtiçi/yurtdışı kamu veya özel sektör kurum/kuruluş laboratuarlarına yaptırdığı test-analiz, kalibrasyon hizmetleri ve CE işaretlemesi uygunluk değerlendirme faaliyetleri kapsamındaki test-analiz ve denetim giderlerine ve İşletmelerin TSE/TURKAK'tan alacakları Yönetim Sistem Belgeleri giderlerine destek verilmesidir.
Destekten Beklenen Yararlar;İşletmelerin kalitelerinin yükseltilmesi ile ihracatlarının ve rekabet güçlerinin arttırılması.
Destekten Kimler Yararlanabilir?:KOSGEB in KOBİ tanımına uyan tüm işletmeler
Destek Oranı ve Üst Limit:
a) Genel test, analiz ve kalibrasyon için işletme başına sağlanacak desteğin üst limiti 10.000 (on bin) TL, b) CE işaretlemesi test ve analizleri için işletme başına sağlanacak desteğin üst limiti 20.000 (yirmi bin) YTL, Destekleme oranları:Gelişmiş Yörelerde : % 50 Normal Yörelerde : % 60 K.Ö.Y. : % 70
c) Sistem Belgelendirme Desteği:KOSGEB tarafından GİGPSYH veya SYH Planları onaylanmış Yararlanıcıların, Genel Sözleşmelerinde yer alan Sistem Belgelendirme desteği talepleri doğrultusunda yapacakları TS-ISO 9000, TS-ISO 14000, TS-ISO 22000, TS EN ISO/IEC 17020, TS EN ISO/IEC 17025 ve benzeri sistem belgelendirme çalışmaları neticesinde Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ve Türk Akreditasyon Kurumu’ndan (TÜRKAK) alacakları sistem belgesi/belgeleri karşılığında, Uygulama Birimi tarafından uygun görülenler için bu destek verilir.Her bir belge türü için 2.500 (ikibin beşyüz) YTL olmak üzere, toplam azami 10.000 (onbin) YTL geri ödemesiz destek verilir.Destekleme oranı yöre farkı gözetilmeksizin:%100'dür.

PAZAR ARAŞTIRMA VE İHRACATI GELİŞTİRME DESTEKLERİ::

  • MİLLİ KATILIM DÜZEYİNDEKİ YURTDIŞI FUARLARA KATILIM DESTEĞİ

Desteğin Amacı ve Kapsamı;İşletmelerin uluslararası pazarlara giriş,yurtdışı pazar paylarını artırma,rakiplerini tanıma,yeni ürünler ve teknolojiler hakkında bilgi edinme ve ürünleri için marka imajı oluşturmalarını teminen ,ülkemiz milli katılımının gerçekleştirileceği ve kendileri için hedef pazar olarak öngördükleri ülkelerde düzenlenen milli katılım düzeyindeki yurtdışı fuarlar arasından KOSGEB tarafından yıllık olarakbelirlenen yurtdışı fuarlara katılımlarına destek verilir. Destekten Beklenen Yararlar; uluslararası pazarlara giriş, yurtdışı pazar paylarını artırma, rakiplerini tanıma, yeni ürünler ve teknolojiler hakkında bilgi edinme ve ürünleri için marka imajı oluşturmalarını teminen, ülkemiz milli katılımının gerçekleştirileceği fuarlara katılma imkanı Destekten kimler yararlanabilir?:KOBİ tanımı içerisine giren ve imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmeler Destek Oranı ve Üst Limit: a) Her işletmeye ürün sergileme desteği olarak en az 9 (dokuz) m2 ve en fazla 50 (elli) m2 için destek verilir. KOSGEB tarafından destek sağlanacak metrekare başına fuar katılım ücretine verilecek desteğin üst limiti 400 (dörtyüz) YTL’dir. Bu fuar katılım ücretine; boş kapalı alan (yer) kirası, standart stand konstrüksiyonu, standart stand dekorasyonu, fuar alanının genel düzenlemesi ile ilgili genel güvenlik, genel temizlik hizmetleri, fuarın yurtdışı tanıtım giderleri, ürünlerin organizatör kuruluşun bildireceği yurtiçindeki depo ile fuar stand alanı arası gidiş-dönüş nakliyesi, ürünlerin yurtdışı indirme-depolama-yükleme giderleri, ürünlerin gümrük işlem giderleri ile yurtdışı nakliye sigortası giderleri dahildir. Destek üst limiti en fazla 16.000 YTL’dir. b) İşletmeler; bu destekten aynı takvim yılı içerisinde, aynı ülkeye bir defa olmak üzere en fazla iki defa yararlanabilir. Ancak, aynı yurtdışı fuara katılım için başka bir kamu kuruluşu tarafından destek alması halinde KOSGEB’in bu desteğinden faydalanamayacaktır.

  • MİLLİ KATILIM DIŞINDAKİ YURTDIŞI FUARLARA KATILIM DESTEĞİ

Desteğin Amacı ve Kapsamı:İşletmelerin uluslararası pazarlara girme ve yurtdışı pazar paylarını artırma,rakiplerini tanıma,yeni ürünler ve teknolojiler hakkında bilgi edinme ve ürünleri için marka imajı oluşturmalarını sağlamak amacı ile kendileri için hedef pazar olarak öngördükleri ülkelerde organizatör kuruluşlar tarafından düzenlenen milli katılım dışında kalan yurtdışı fuarlara katılımlarına destek verilir. Destekten beklenen yararlar:Uluslararası pazarlara girme ve yurtdışı pazar paylarını artırma, rakiplerini tanıma,yeni ürünler ve teknolojiler hakkında bilgi edinme ve ürünleri için marka imajı oluşturmalarını sağlamak Destekten kimler yararlanabilir?:KOBİ tanımı içerisine giren ve imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmeler Destek oranı ve üst limit: İşletmeler, milli katılım düzeyindeki yurtdışı fuarlara bu destekten yararlanmak üzere katılamazlar.İşletmeler, bu destekten aynı takvim yılı içerisinde; aynı ülkeye bir defa olmak üzere en fazla iki defa faydalanabilir. Destek unsurları ve üst limitleri; a) Her işletmeye ürün sergileme desteği olarak en az 9 (dokuz) m2 ve en fazla 50 (elli) m2 için destek verilir. Metrekare başına verilecek desteğin üst limiti 400 (dörtyüz) YTL olmak üzere KOSGEB tarafından destek sağlanacak fuar katılım ücretine; boş kapalı alan (yer ) kirası, standart stand konstrüksiyonu, standart stand dekorasyonu, ürünlerin yurtiçindeki depo ile fuar stand alanı arası gidiş-dönüş nakliyesi, ürünlerin yurtdışı indirme-depolama-yükleme giderleri, ürünlerin gümrük işlem giderleri ile yurtdışı nakliye sigortası giderleri dahildir. Destek üst limiti en fazla 16.000 YTL’dir. Ekteki KOSGEB destekleri tablosunda belirtilen oranlarda destek verilir."

  • TANITIM DESTEĞİ

Desteğin Amacı ve Kapsamı:İşletmelerin; işletmelerini ve ürünlerini özellikle yurtdışında tanıtmaları için gerçekleştirecekleri faaliyetlerine destek verilmesidir Destekten beklenen yararlar:İşletmelerin;işletme ve ürünlerini tanıtmaları,marka imajının oluşması Destekten kimler yararlanabilir?:KOBİ tanımı kapsamında yer alan ve imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmeler Destek oranı ve üst limit: Tanıtım Desteği kapsamında değerlendirilecek olan Broşür, Katalog ve Etiket Baskılı Bandrollü CD’nin en az aşağıdaki kriterlere sahip olması gerekmektedir.Broşür: En az A4 (21x29.7cm) ölçüsünde (tek yaprak), 2 sayfa, isteğe bağlı kırımlı, 170 gr. Mat/parlak kuşe kağıda, 4 renk baskılı; içeriğinde yararlanıcı işletmenin künyesi, logosu, adresi, telefon ve faks numaralarının varsa internet ve e-posta adresinin olması, arka sayfasında basım tarihi ve Tedarikçi işletmenin adının bulunması gerekmektedir.Katalog: En az A4 (21x29.7cm) ölçüsünde (4yaprak) 8 sayfa, 200 gr. Mat/parlak kuşe kağıda, dikişli, 4 renk baskılı, ön ve arka kapak mat/parlak selefonlu; içeriğinde yararlanıcı işletme tanıtım bilgileri, detaylı ürün bilgileri, logosu, adresi, telefon ve faks numaralarının varsa internet ve e-posta adresinin olması, arka sayfasında basım tarihi ve tedarikçi işletmenin adının bulunması gerekmektedir.CD: Etiket baskılı, interaktif, bandrollü CD’de yararlanıcı işletmenin tanıtım bilgileri, detaylı ürün bilgileri ve işletme tanıtım filmi, çekimli, kurgulu, müzikli ve seslendirilmiş, en az 90 sn’lik film, işletme logosu, adresi, telefon ve faks numaralarının e-posta adresinin varsa internet adresinin olması, ana sayfalarında hazırlanış tarihi bulunan, etiket baskılı bandrollü, karton zarf içersinde olması gerekmektedirDestek unsurları ve üst limitleri;a) Türkçe/yabancı dilde işletme ve ürün tanıtımı amaçlı; broşür, ürün katalogu giderleri için üst limit 3.000 (üç bin) YTL,b) Türkçe/yabancı dilde işletme ve ürün tanıtımı amaçlı, etiket baskılı bandrollü CD giderleri için üst limit 4.000 (dört bin) YTL,c) Türkçe/yabancı dilde işletme ve ürün tanıtımı amaçlı, web sayfası hazırlama KOSGEB tarafından işletilen ve www.kobinet.org.tr. adresinde yayınlanan KOBİNET e-ticaret portalında ücretsiz olarak verilir.Tanıtım Desteğinin toplamı 7.000 (yedi bin) YTL olup, %50 oranında destek sağlanır

  • MARKAYA YÖNLENDİRME DESTEĞİ

Desteğin Amacı ve Kapsamı:İşletmelerin kendi markaları ile ulusal ve uluslararası pazarlarda marka imajı oluşturmalarının özendirilmesi amacı ile yurtiçi ve yurtdışında markaya yönlendirilmeleri için gerçekleştirecekleri çalışmalara ilişkin giderlere destek verilmesidir. Destekten beklenen yararlar:Markaya Yönlendirme Desteğinin verilmesi ile İşletmelerin kendi markaları ile ulusal ve uluslararası pazarlarda marka imajı oluşturmalarının özendirilmesi sağlanmış olacaktır. Destekten kimler yararlanabilir?:KOBİ tanımı kapsamında yer alan ve imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmeler Destek oranı ve üst limit:Destek unsurları ve üst limitleri; a) Yurtdışı Marka Tescil Belgesi için ilgili kuruma yapılan ödemeler, b) Yurtdışındaki üretim işkolu ile ilgili periyodik dergilere reklam verme giderleri, c) Uluslararası Havayollarına ait periyodik dergilere reklam verme giderleri, d) Yurtiçi ve yurtdışındaki hava limanlarındaki Bilboardların kira bedeli giderleriiçin verilecek desteğin toplamı 20.000 (yirmi bin) YTL’dir. Her bir destek unsuru için verilecek desteğin üst limiti 10.000 (on bin) YTL’ yi geçmeyecektir.

TEKNOLOJİ GELİŞTİRME YENİLİK DESTEKLERİ::

  • TEKNOLOJİ AR-GE DESTEKLERİ

Desteğin Amacı ve Kapsamı:Bilim ve teknolojiye dayalı yeni fikir ve buluşlara sahip işletmelerin ulusal ve uluslararası platformlarda rekabet edebilecek teknolojik düzeyde kurulması,gelişmesi ve yeni ürün üretilmesi veya geliştirilmesi amacıyla bu işletmelere teknolojik araştırma geliştirme desteği verilir. Destekten beklenen yararlar:İşletmelerin teknoloji ve yenilik anlamında gelişmeleri ve rekabet güçlerinin artırılması. Destekten kimler yararlanabilir?:Bu bölümde yer alan destekler, Ar-Ge ve Teknolojik Yenilik Projesi TEKMER/DTİ Kurulları tarafından kabul edilen Yararlanıcılara sağlanır. Destek oranı ve üst limit:a) Malzeme, teçhizat ve prototip üretimi ile ilgili giderler ve deneme amaçlı hammadde temini için;1) Teçhizat ve demirbaşların teminat karşılığı satın alınması halinde; verilecek desteğin üst limiti 200.000 (iki yüz bin) YTL, Destek Oranı: %802) Teçhizat ve demirbaşların finansal kiralama yolu ile alınması halinde; teçhizat ve demirbaşların faturada yer alan peşin bedeli ve KDV dışında kalan finansal kiralama giderlerine verilecek desteğin üst limiti 50.000 (elli bin) YTL. Destek Oranı:%50b) Projesi KOSGEB tarafından desteklenerek başarı ile tamamlanan İşletmelere verilecek olan kalite geliştirme ve teknolojik donanım temini için;1) Kalite geliştirme ve teknolojik donanım için gerekli demirbaşların teminat karşılığı satın alınması halinde; verilecek desteğin üst limiti 50.000 (elli bin) YTL,Destek Oranı:%802) Kalite geliştirme ve teknolojik donanım için gerekli demirbaşların finansal kiralama yolu ile alınması halinde; teçhizat ve demirbaşların faturada yer alan peşin bedeli ve KDV dışında kalan finansal kiralama giderlerine verilecek desteğin üst limiti 15.000 (on beş bin) YTL. Destek Oranı:%50c) Danışmanlık desteği; teknoloji araştırma ve geliştirme desteğinden yararlanan işletmelerin danışmanlık ihtiyacının karşılanabilmesini teminen; işbirliği yapılmış olan üniversitelerden sağlanacak danışmanlık hizmetinden, ilgili üniversitelerin belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde yararlanılır. İşletmelerin yurtiçi ve yurtdışındaki üniversitelerden alacağı danışmanlık hizmeti desteği üst limiti 20.000 (yirmi bin) YTL, Destek Oranı:%80d) Ar-Ge sonuçlarını yayınlama desteği; Ar-Ge çalışmasının sonuçlarının tanıtımı ve duyurulması amacı ile işletme tarafından kitap, broşür, CD ve benzeri doküman yayınlanması giderleri desteği üst limiti 3.000 (üç bin) YTL,Destek Oranı:%80e) Teknopark kira desteği üst limiti 20.000 (yirmi bin) YTL, Destek Oranı:%80f) İşlik tahsisi; işletmelere, Ar-Ge projelerini gerçekleştirebilmeleri için KOSGEB TEKMER Müdürlüğü binalarında 24 (yirmi dört) aya kadar işlik tahsisi,g) İşletmelerin, Ar-Ge konusuna ilişkin yurtdışı kongre, konferans, panel, sempozyum, teknoloji fuarları ile teknoloji transfer amaçlı yurtdışı toplantılara katılım ve ziyaret desteği üst limiti 5.000 (beş bin) YTL, Destek Oranı:%80ğ) Başlangıç sermayesi desteği; Ar-Ge Projesi onaylandıktan sonra şirketlerini kuran veya Ar-Ge proje başvurusu tarihi itibariyle son bir yıl içinde şirketini kurmuş olan ve Teknoloji Geliştirme Merkezi bünyesinde işlik tahsis edilen işletmelere, işliklerde Ar-Ge faaliyetlerine başlamalarından sonra verilecek geri ödemesiz destek tutarı 10.000 (on bin) YTL,h) İş geliştirme desteği; Teknoloji geliştirme merkezi ve DTİ’lerde yer alan, Teknoloji Ar-Ge Destekleri kapsamında desteklenen ve projesini başarıyla tamamlayarak mezun olan işletmelerin yararlanabileceği geri ödemesiz destek tutarı 15.000 (onbeş bin) YTL, Bu destekteki (a) ve (b) bentlerinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerindeki seçeneklerden sadece birisi tercih edilir, (f) bendinde yer alan işlik tahsisi süresi kurul kararı ile mevcut işletmeler için en fazla 12 (on iki) ay, yeni kurulan işletmeler için 24 (yirmi dört) ay uzatılabilir."

  • SINAİ MÜLKİYET HAKLARI DESTEĞİ

Desteğin Amacı ve Kapsamı:İşletmeler tarafından yapılan çalışmalar neticesinde patent belgesi,faydalı model belgesi veya endüstriyel tasarım tescili ile sonuçlanan bir buluş veya tasarımın ortaya çıkması durumunda yurtiçi veya yurtdışından patent,faydalı model belgesi, endüstriyel tasarım tescili belgesi ve entegre devre topografyaları tescil belgesi alınması için yapılan giderlere destek verilmesidir. Destekten beklenen yararlar:İşletmelerin alacakları belgeler ile yenilik alanında geliştirilmeleri ve rekabet güçlerinin arttırılması Destekten kimler yararlanabilir?:KOSGEB KOBİ tanımına uyan işletmeler Destek oranı ve üst limit:Destek unsurları ve üst limitleri; a) Patent belgesi desteği; Türk Patent Enstitüsü (TPE)’den alınacak olan patent belgesi desteği üst limiti 6.000 (altı bin) YTL,b) Faydalı model belgesi desteği üst limiti 6.000 (altı bin) YTL,c) Endüstriyel tasarım tescil belgesi desteği üst limiti 6.000 (altı bin) YTL, d) Entegre devre topografyaları tescil belgesi desteği üst limiti 6.000 (altı bin) YTL’dir. Bu belgelerin yurtdışındaki kuruluşlardan alınması durumunda her bir desteğin üst limiti 10.000 (on bin) YTL,

  • GIDA SEKTÖRÜ MAKİNE-TEÇHİZAT DESTEK KREDİSİ

Desteğin amacı ve kapsamı:Gıda Sektöründe İmalat yapan KOBİ ölçeğindeki işletmelerin KOSGEB kredi desteği ile makine-teçhizat alarak, üretim ve kalitelerini yükseltilmeleri ve rekabet güçlerini artırmaları amaçlanmaktadır. Destekten kimler yararlanabilir?:KOSGEB KOBİ Beyannamesi ve Yararlanıcı Durum Tespit Formu (YDTF) doldurmuş ve onaylanmış “Gıda Sanayinde” NACE-15 kodunda yer alan üretim konularında faaliyet gösteren işletmeler bu krediden yararlanabilirler. Destek oranı ve üst limit: Kredi Tutarı;Gıda Sektöründe faaliyet gösteren her bir KOBİ için verilecek Yatırım Kredisi azami tutarı; 125.000.- YTL’dir. Kredinin Vadesi;Gıda Sektörü Makine Teçhizat Destek Kredisi'nin vadesi toplam 24 ay'dır. Geri Ödeme;İlk 12 ay geri ödemesiz olmak ve ilk taksiti 12. ayın sonunda olmak üzere 6 aylık dönemlerde (12., 18. ve 24. aylarda) 3 eşit taksit halinde geri ödenecektir. BAŞVURULAR; Krediden yararlanmak isteyen İşletmelerin kayıtlı bulundukları KOSGEB Müdürlüklerince, KOBİ BEYANNAMESİ ve YARARLANICI DURUM TESPİT FORMU (YDTF) daha önce güncellenmiş ve onaylanmış ise doğrudan HALKBANKASI, VAKIFLAR BANKASI ve ZİRAAT BANKASI şubelerine başvuruda bulanacaklardır.




26 Eylül 2008 Cuma

KISA KISA

  • DOĞU VE GÜNEYDOĞUNUN EN BÜYÜK HAYVANCILIK PROJESİ İÇİN START VERİLDİ ::
Van Ticaret Borsası (VATBO) tarafından yapılan Doğu ve Güneydoğunun en büyük" Hayvancılık Projesi " olan Organize Hayvancılık Projesi için yapılacak tesislerin inşaatına başlandı.Proje ile 2000 damızlık süt sığırı kapasiteli işletme ve günlük 100 ton süt işlenecek fabrikanın kurulmasıyla 250 kişi istihdam edilecek. VATBO,Van Ziraat Odası ve 25 müteşebbüsün biraraya gelmesiyle 2004 yılında başlayan Organize Hayvancılık Bölgesi Projesinin yapımına başlandı. Erciş yolu üzerinde 9600 dönüm birinci sınıf tarım arazisi üzerinde hayata geçirilmeye başlanan projede 40000 metrekare kapalı alan üzerinde kurulacak olan süt işletmesi tesislerinin 14700 metrekarelik inşaat kısmı devam ediyor.
  • HALININ DEVLERİ G.ANTEP'TE BULUŞACAK::

Türkiye'nin makina halısı ihracatının %90 ını gerçekleştiren ve dünya çapında büyük üretici firmaların bulunduğu Gaziantep'te, bu yıl ilk kez ''Halı, Mobilya, Ev Tekstili ve Dayanıklı Tüketim Malları Fuarı'' düzenlenecek.Gaziantep Ticaret Odası (GTO) tarafından Ortadoğu Fuar Merkezinde 9-12 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek fuara, Türkiye'nin her tarafında faaliyet gösteren firmalar katılacak.

  • YENİ GELİR VERGİSİ TASLAĞI ŞEKİLLENİYOR:

Yeni Gelir Vergisi Kanun taslağıyla vergi tarifesi değişiyor.Taslak taksicilerin de aralarında bulunduğu meslek grupları için 6 aylık asgari ücretten az olmamak kaydıyla her iş kolu ve bölge için ayrı ayrı yıllık kazanç tespitini de öngürüyor.Vergi Konseyi koordinatörlüğünde Konsey,Gelir İşleri Başkanlığı ve Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü uzmanlarınca hazırlanarak Maliye Bakanlığına sunulan Gelir Vergisi Kanun Taslağı üzerindeki çalışmalar yoğun şekilde devam ediyor.Maliye Bakanlığı bürokratlarınca madde madde yeniden ele alınarak düzenlenen taslağın bayramdan sonra Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile yapılacak değerlendirmeler neticesinde son şeklini alması bekleniyor.Taslağa göre Gelir Vegisinde oran 4 ten 3 e inecek.Halen % 15,20,27 ve 35 olarak uygulanın oranlar % 10,20 ve 25 olarak düzenlenecek.Dilimler de 7500,20000 ve 40000 YTL olarak

  • AB ' YE KİMYEVİ İHRACATTA REACH TÜZÜĞÜ::

AB uyum yasaları çerçevesinde ihracatçıların uymak zorunda olduğu Reach Tüzüğü için firmalar gerekli kayıt işlemlerini yapmazsa AB ye olan ihracatları duracak.18 Aralık 2006 da Avrupa Parlementosunda kabul edilen ve 1 Haziran 2007 de yürürlüğe giren söz konusu tüzüğe göre "AB üye ülkelerinde faaliye gösteren ve yılda bir tondan fazla kimyasal madde üreten veya ithal eden firmaların söz konusu kimyasal maddeleri AB örgütlenmesi içinde yer alan Avrupa Kimyasalları Ajansı yönetimindeki merkezi bir veri tabanına kaydettirmek zorundadırlar. Reach ile ilgili kayıt hizmetleri vermek amacıyla kurulan RGS 1 Eylül 2008 itibarıyla kayıt kabullerine başladı.Şirket hem hizmetleri yabancı Tek Temsilcilere göre daha uygun bedellerle veriyor hem de ihracatçı şirketlerin gizli formülasyonlarının korunmasını temin ediyor. Eylül ayında 15 gün içinde 100'den fazla firma, Reach Global Services şirketine ön kayıt işlemleri için başvurdu. Her gün yaklaşık 10'dan fazla firmanın da başvurmaya devam ettiği belirtiliyor. Ancak uzmanlar firmaları, elleriniçabuk tutmaları konusunda uyarıyor. 30 Kasım'a kadar ön kayıt için başvuru yapmayan firmalar ihracat pazarlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak


25 Eylül 2008 Perşembe

PAMUK YETİŞTİRİCİLİĞİ VE GENEL ESASLAR

Pamuk yaklaşık 700.000 hektarlık ekim alanı ve 800.000 tonluk lif üretimi ile tekstil,yağ ve yem sanayiine hammadde sağlayan ülkemizin en önemli lif bitkisidir.Pamuk üretimi çevreye bağlı olarak yapılan bir üretim şeklidir.Pamukta verim;iklim ve toprak faktörleri başta olmak üzere birçok etkene bağlı olarak değişim göstermektedir. Şimdi bunları irdeleyelim:

PAMUK ÜRETİMİNDE ETKİLİ ÇEVRESEL FAKTÖRLER:::

İKLİM FAKTÖRLERİ : Kendiliğinden oluşan üretici müdahelesinin mümkün olmadığı faktörlerdir.Pamuk bitkisi gelişme devrelerinin tamamında düşük sıcaklıklara karşı oldukça duyarlıdır.Ekim-Hasat süresi uzun olan bir bitki olduğundan en az 180-200 günlük bir don atmama periyoduna ihtiyaç duyar.Bunun yanısıra büyüme mevsimi boyunca 4-5 ay üniform sıcaklık ister.En iyi gelişmeyi 20-32 °C sıcaklıklar arasında yapar.Güneş ışığı, pamuğun erken gelişmesi ve çiçeklenmesi için çok önemlidir. Yetersiz gün ışığı, koza gelişimi ve olgunlaşmayı geciktirir. ¨ Yörenin yağış miktarı ve bunun aylara göre dağılımı önemlidir. Pamuk tarımı yağmur koşullarında yapılacaksa yıllık yağışın o bölgede en az 500 mm'nin üzerinde olması ve bu yağışın yaklaşık 200 mm'lik kısmının pamuğun gelişme dönemi boyunca düzenli olarak dağılması gerekmektedir. Pamuk ekiminden hemen sonra düşen aşırı yağışlar toprak yapısına ve toprak organik maddesine bağlı olarak kaymak oluşturarak fide çıkışını olumsuz etkileyebilmektedir. Ani yağış ve aşırı kuraklık değişimleri pamukta tarak ve koza dökülmesine neden olmaktadır. Rüzgar ise toprak ve bitki üzerinde kurutucu etki yapar.Özellikle kozaların açıldığı devrede yağışla birlikte rüzgar pamuğun dökülmesine,kirlenmesine,verim ve kalitenin düşmesine neden olur.
TOPRAK FAKTÖRLERİ : Yetiştiricilik açısından önemli olan toprak faktörleri toprağın bünyesi,yapısı,reaksiyonu,tuzluluğu ve toprak organik maddesidir. Toprağın bünyesi, kum, kil, mil, silt, tın gibi içerdiği mineral maddelerdir. Bunların bulunma durumuna bağlı olarak değişik toprak bünyeleri oluşmaktadır.Toprağın yapısı ise bünyesini oluşturan kum, kil, mil gibi toprak parçacıklarının çeşitli faktörlerin etkisi ile birleşerek kümeler oluşturması sonucu ortaya çıkar. Bu yönden topraklar teksel yada karışık yapıda olabilirler. Üreticiler toprak yapısını iyileştirici yönde uygulamalar yapmalıdırlar. Bunlar bilinçli toprak işleme (uygun zamanda, uygun aletlerle, aşırı olmayan toprak işleme), sulama, gübreleme, ve toprak organik maddesini artırıcı (münavebe, yeşil gübreleme, ahır gübresi kullanımı ve anız yakmama gibi) uygulamalardır. Pamuk, toprak isteği bakımından fazla seçici olmamakla birlikte derin profilli, organik maddece zengin ve su tutma kapasitesi yüksek topraklarda daha iyi gelişme gösterir. Pamuk tarımı için reaksiyonu nötr olan (PH=7) topraklar idealdir. Toprak reaksiyonu, topraktaki besin maddelerinin yarayışlılığı üzerinde daha çok etkili olmaktadır. Pamukta optimum PH isteği 6.5-7.5 arasıdır. Pamuk tarımı yapılacak toprağın PH'sı 6.5'in altında ise toprağa kireç, 8'in üzerinde ise jips uygulaması yapılmalıdır.Ticari gübrelerin devamlı kullanılması,gereğinden fazla su verme toprağın tuzlanamsına neden olabilir.Tuzlanma ise bitki yetiştiriciliğini olumsuz yönde etkiler. Toprak organik maddesi, toprak verimliliğinin en önemli göstergesidir. Pamuk tarımı için organik maddenin % 2 olması idealdir. Ancak pamuk tarımı sıcak karekterli iklimlerde yapıldığı için mikrobiyal ayrışma çok hızlı olmakta, bu hızlı ayrışma nedeniyle pamuk ekilen topraklar genellikle organik maddece düşük seviyede bulunmaktadır. Bu nedenle pamuk tarımında organik gübreleme (yeşil gübreleme, çiftlik gübresi, çöp gübresi, kompost vb. organik maddeler) önemli bir konudur. Fiğin yeşil gübre olarak toprağa verilmesi, toprak organik madde miktarını % 10-20 artırabilmektedir.
COĞRAFİK VE TOPOĞRAFİK FAKTÖRLER : Bu faktörler içerisinde pamuk tarımı açısından üreticileri ilgilendiren tarlanın eğimidir. Pamuk sulanarak yetiştirildiği için, toprak eğimi yüzey akışına neden olmayacak eğimde olmalıdır. Aksi taktirde toprağın verimli kısmının yapacağımız sulamalarla kendi elimizle kaybolmasına neden olabiliriz.
CANLI FAKTÖRLER : Canlı faktörler denildiğinde o ortamda bulunan doğrudan ve dolaylı olarak pamuk bitkisini olumlu ve olumsuz yönde etkileyen yabancı otlar,hastalıklar,zararlılar ve yararlı organizmalar anlaşılır.

PAMUK ÜRETİMİNDE ETKİLİ ÇEŞİT (TOHUM-TOHUMLUK) FAKTÖRÜ:::

Pamuk üretiminde verimi etkileyen en önemli faktör, ekilecek pamuk çeşidi ve bu çeşidin tohumluğudur. Pamuk çeşidinin bölgeye uyum sağlamış, yüksek verimli, teknolojik özellikleri üstün, hastalık ve zararlılara dayanıklı ve bakım işlemlerine iyi cevap vermesi gerekir.Bir bölgede ekilecek pamuk çeşidini, o bölgede yapılan adaptasyon çalışmaları belirler. Adaptasyon çalışmaları sonucunda Ege Bölgesi için Nazilli-84, Nazilli-87, NC873/143, Nazilli M-503, Lachata, Deltaopal, DP-5690, DP-5614, DP-5409, SG-1001, SG-501, SG-404, SG-125; Çukurova Bölgesi için Çukurova-1518, Sayar-314, Erşan-92, Maraş-92, Lachata, DP-5690, DP-5409, DP-50, SG-501, SG-404, SG-125; Güneydoğu Anadolu Bölgesi için Sayar-314, Maraş-92, Çukurova-1518, Nazilli-87, Stoneville-453, Nata, DP-5614, DP-20, SG-1001, SG-501, SG-404, SG-125; Antalya için Çukurova-1518, Nazilli-84Pamukta ekonomik üretim çeşit seçimi ile başlar. Erkenci çeşit seçiminin pamuk tarımında ekonomik önemi büyüktür.Erkenci çeşitler uzun ömürlü çeşitlere göre daha geç ekilme şansına sahiptirler. Bu özellik erken ekimin getireceği hava şartları (soğuk) riskinden bitkiyi korur.Uzun ömürlü çeşitler daha fazla bakım, sulama, ilaçlama ihtiyacı duyacaktır.Uzun ömürlü çeşitlerin hasadı yağışlara kalabilmektedir. Pamuk Tohumluğu ; - Ekilecek yöreye uyum sağlamış çeşide ait olmalı. -Ait olduğu çeşidin özelliklerini taşımalı -İri ve dolgun olmalı içinde yabancı madde bulunmamalı -Çimlenme oranı %70 ten az olmamalı -Pembe kurda karşı sterilize edilmiş ve erken dönem zararlılarına karşı ilaçlanmış olmalı -Hepsinden önemlisi bir tohumluk sınıfına (kontrollü yada sertifikalı) girmeli -Mümkünse havı alınmış veya çıplak (delintasyondan geçmiş) ve ilaçlanmış olmalı. Havsız (Delinte) Tohumun Avantajları ; -Havsız tohumun ekim akışı daha iyidir. -Tohumun çimlenme yüzdesi yüksektir (kırık, zayıf ve boş tohumlar ayrıldığı için) -Delinte tohum toprak tavını daha iyi değerlendirir ve tohum kabuğu daha kolay çatladığı için hızlı bir çimlenme ve daha kuvvetli fide elde edilir.¨ Tohum ile taşınan hastalık etmenlerinin kontrolünde yüzey sterilizasyonu sağlar. -Delinde tohum ilaçlı olduğu için toprak altı zararlıları ve kök çürüklüğü gibi mantari hastalıklardan daha az etkilenir. -Dekara daha az tohumluk kullanılır -Çıkış sonrası daha az bir seyreltme işçiliği gerektirir.

PAMUK ÜRETİMİNDE ETKİLİ ÜRETİCİ UYGULAMALARI:::

1-TARLANIN EKİME HAZIRLANMASI:

SONBAHAR HAZIRLIĞI:Tarla temizliği Pamuk tarlasının ekim hazırlığı, ön bitki kalıntılarının parçalanarak tekrar toprağa verilmesi ile başlar. Üst üste pamuk ekimi yada mısır gibi fazla sap artığı bırakan bitkilerden sonra pamuk ekimi yapılacaksa, hasattan sonra saplar kesilerek toprak içine gömülür. Organik madde miktarının düşük olduğu ülkemiz toprakları açısından bu tip uygulamalar toprak verimliliğinin korunması bakımından önemlidir.Uzun yıllar pamuk tarımı yapılan toprakların, her yıl aynı derinlikte işlenmesi, ve yoğun tarla trafiği ve ayrıca drenajı iyi olmayan tarlalarda aşırı sulamalarla Kalsiyum Karbonat (CaCO3) bileşiklerinin yukarı çıkarak belirli bir katmanda birikmesi sonucu toprak sıkışıklığı artmakta ve belirli bir derinliğin altında "pulluk tabanı" denilen sert bir tabaka oluşmaktadır. Pamuk bitkisinin kök gelişimi bu tabaka ile sınırlı kalmakta ve kök gelişimi normal olmamaktadır. Bunun sonucunda bitkiler toprağın alt katmanlarındaki su ve besin maddelerinden yeterince yararlanamamaktadır Ayrıca yağmur ve sulama sularının alt katmanlara geçişi engellenmekte ve bu suların sert tabaka seviyesinden, drenaj kanallarına akmasına veya yüzey akışı ile kaybolmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan sert tabaka sulama etkinliğinin azalmasına ve kış yağışlarının toprakta depolanmamasına da neden olmaktadır.Pamuk bitkisinin etkin kök derinliğinin 0-90 cm olduğu, su ve besin maddelerini 0-180 cm arasındaki toprak tabakasından aldığı düşünüldüğünde, bu sert tabakanın mutlaka kırılması gerekmektedir Pamuk tarımında ürün kaybına neden olan bu sert tabakanın 3-4 yılda bir dipkazan (subsoiler) aleti ile toprağın oldukça kuru olduğu dönemde 90 cm derinliğe kadar çaprazlama olarak kırılması gerekmektedir Pamuktan sonra yine pamuk ekilecekse, pamuk sapları parçalandıktan sonra pullukla derin bir sürüm yapılarak bitki artıklarının toprağa karışması sağlanır. Ön bitki hububat ise hububat hasadından hemen sonra tarlanın pullukla işlenmesi gerekir. Ayrık ve kanyaş gibi rizomları ile çoğalan yabancı otların yoğun olduğu tarlalarda, pamuk ekimine kadar 2. ürün tarımı yapılmaması, toprağın yaz döneminde boş kalması bu otlarla mücadele bakımından yararlıdır. İLKBAHAR HAZIRLIĞI:İlkbahar hazırlığına yörenin iklim ve toprak faktörlerinin uygun olduğu zamanda başlanır.İlkbahar toprak işlemesi sonbahar tarla hazırlığından sonra kışın gelişen yabancı otların yok edilmesi amacıyla toprak goble-disk, diskharow, kültüvatör veya kazayağı ile işlenir. Gereğinden fazla yapılan toprak işlemesi ekonomik olmayacağı gibi, toprağın fiziksel yapısının bozulmasına da neden olacaktır.Yabancı Ot İlacı UygulamasıYabancı ot sorunu varsa, son toprak işlemesinden önce uygun olan yabancı ot ilacı ile uygun doz ve zamanda ilaçlama yapılmalı ve arkasından toprağa karıştırılmalıdır.Ekim Öncesi Gübre UygulamasıPamuk ekiminde kombine mibzer (tohum ve gübre ekebilen ekim makinesi) kullanılmayacaksa, uygulanacak azotlu gübrenin yarısı ve fosforun tamamı son toprak işleme öncesi uygulanıp toprağa karıştırılmalıdır. Ekim kombine mibzer ile yapılacaksa, gübre ekimle birlikte uygulanmalıdır.

2-PAMUK EKİMİ :

EKİM ZAMANI:Ekim zamanı bölgelere,yörelere hatta tarladan tarlaya değişir. Pamuk ekimini toprak sıcaklığı belirler.Ekim için en uygub sıcaklık 18 °C'dir. Tohum yatağındaki minimum toprak sıcaklığı 15 °C'nin üzerine çıktığında ve bu sıcaklığın birkaç gün sabit olması durumunda ekim yapılabilir.Bazı yıllar kısa süreli uygun koşullar oluştuğunda erken ekim yapılmakta, ancak çoğu zaman bu koşulların arkasından serin ve yağışlı günler gelebilmekte ve yeterli çıkış sağlanamayıp tekrar ekim yapmak zorunda kalınmaktadır. Bu nedenle koşulların stabil hale gelmesi beklenmelidir. Çabuk ısınan tava gelen hafif topraklarda ekim daha erken, killi topraklarda ise daha geç yapılabilir.Bölgemizde pamuk ekimi için koşullar Nisan ayının ikinci yarısından sonra uygun hale gelmektedir. Ekim işlemi mutlaka 15 Nisan - 15 Mayıs tarihleri arasında bitirilmelidir. Bu tarihlerden sonra yapılacak ekimlerde % 30 -50 arasında değişen oranlarda verim kayıpları olabilmektedir. EKİM YÖNTEMİ:Ekim, hazırlanan tohum yatağının şekline göre düze yada sırtlara yapılabilir. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ekim yöntemi mibzerle sıraya ekimdir.Kullanılacak tohum miktarı ekilecek tohum miktarını belirleyen en önemli faktör tohumun çimlenme oranı ve havlı yada havsız oluşudur.Normal koşullarda dekara 5-6 kg havlı veya 2-3 kg havsız tohum yeterli olmaktadır. Çiftçilerimizde çok fazla tohum kullanma eğilimi vardır. Gereğinden fazla tohum kullanımı, ekim sırasında veya ekimden sonra doğabilecek olumsuz toprak ve iklim koşullarına karşı bir nevi sigorta olarak düşünülmektedir. Ancak fazla tohum kullanımı, hem ekonomik açıdan hem de sıklıktan dolayı fidelerin zayıf gelişerek cılız kalmasını sağlamakta ve seyreltme işçiliği maliyetini artırmaktadır. EKİM DERİNLİĞİ:Ekim derinliği ekim zamanına,toprak yapısına ve tav durumuna göre 2-7 cm arasında değişir.Normal koşullarda 3-4 cm'dir. EKİM SIKLIĞI:Ekim sıklığı ekilecek pamuk çeşidinin bitki yapısına (açık yada kapalı bitki formu), toprağın verimliliğine, kuru yada sulu tarıma, erken yada geç ekime göre değişir. Açık bitki tipine sahip çeşitlerde sıra arası ve üzeri daha geniş, kapalı bitki tipine sahip çeşitlerde daha dar tutulmalıdır. Kuruda yapılan yetiştiricilikte, toprak verimliliğinin düşük olduğu topraklarda ve geç ekimlerde daha sık ekim yapılmalıdır. Genel olarak sıra arası uzaklığı 60-80 cm, sıra üzeri uzaklığı ise 15-20 cm arasında değişmektedir. Bu mesafelere göre birim alanda 6500-11000 arasında bitki bulunmaktadır.

3-ÇAPALAMA VE SEYRELTME:

Çapalama yabancı otları yok eder,topraktaki suyu korur,toprağın havalanmasını ve ısınmasını sağlayarak pamuk köklerinin ve toprak üstü aksamının daha iyi gelişmesini sağlar.Çapalama işlemi elle ve traktörle yapılır.Sulu pamuk tarımında tarlanın yabancı ot durumuna göre 2-3 kez el,3-4 kez traktör çapası uygulanmalıdır.Fide döneminde görülen mantarların neden olduğu kurumaların azaltılmasında,bitki gelişimindeki duraksamanın kaldırılmasında çapalama ile toprağın havalandırılması büyük önem arz etmektedir.Seyreltme işlemi ise; pamuğun ekim-birim alanında olması gerekenden daha fazla sayıda olan fidelerin alınması işlemidir.Seyreltme mümkün olduğunca erken ancak fidelerin olumsuz koşullardan daha az etkilenecekleri duruma geldiklerinde yapılmalıdır.Bu işlem fide çıkışından itibaren 20 gün içerisinde tamamlanmalıdır.

4-GÜBRELEME :

Pamuk bitkisi topraktan en fazla azot,fosfor,potasyum,kalsiyum,magnezyum ve kükürt almaktadır. Potasyum,kalsiyum,magnezyum ve kükürt topraklarımızda yeterli miktarda bulunmaktadır.Fakat toprak analizleri sonucunda ihtiyaç duyulduklarında dışarıdan uygulanmalıdır.Topraklarımızda yeterince bulunmayan azot ve fosfor gübreleri dışardan gereksinimleri ölçüde uygulanacaktır. Şöyleki ;Azot:Verim ve kalite üzerinde etkili bir elementtir Pamuk bitkisi azotu amonyum ve nitrat formunda almaktadır.Amonyum nitrat,amonyum sülfat ve üre pamuk tarımında kullanılan azotlu gübrelerdir. Amonyum nitratın % 21, % 26 ve % 33 saf azot içeren formları vardır. Amonyum sülfat % 21 , üre ise % 45-46 saf azot içerir. En çabuk etkisini gösteren azotlu gübre amonyum nitrattır. Azot eksikliğinde bitkinin gelişimi yavaşlar, yaprakları sararır ve küçülür,meyve dalları az ve kısa olur,bitki başına koza sayısı azalır.Aşırı azot uygulamasında ise fazla dal ve yaprak oluşur.Bitkinin hastalık ve zararlılara karşı duyarlılığı azalır,hasat gecikir.Pamuk bitkisi ihtiyaç duyduğu toplam azotun % 60-65'ini çiçeklenme döneminde almaktadır. Bitkide azot alımının en yüksek olduğu çiçeklenme ve koza oluşum dönemi, azot eksikliğine karşı en hassas dönemdir. Pamuk tarımında dekara 12-16 kg arasında saf azot yeterli olmaktadır. Bunun yarısının ekimle, diğer yarısının da çiçeklenme başlangıcında uygulanması gerekir. Azotlu gübrelerin uygulandıktan sonra mutlaka toprağa karıştırılması gerekir. Aksi taktirde gaz halinde önemli ölçüde azot kaybı olmaktadır. Fosfor: Hücre bölünmesi,hücrede enerji transferi,kök büyümesi,çiçek ve meyve teşekkülü, verim ve erkencilik üzerine etkili önemli bir elementtir.Pamuk tarımında fosfor noksanlığından ziyade fazlalığı görülebilir. Toprakta sıkı bir şekilde tutulduğu ve yıkanmadığı için, fazla miktarda fosforlu gübre uygulaması toprak kirlenmesine ve bazı elementlerin (demir, magnezyum, kalsiyum ve alüminyum) bitki tarafından alınmamasına neden olabilir. Bitki, fosfor ihtiyacının % 70-90'ını topraktaki fosfordan, % 10-30'unu ise o yıl uygulanan fosforlu gübreden temin etmektedir. Pamuk tarımında fosforlu gübrelerin dekara 6-8 kg saf fosfor esas alınarak ekim öncesi veya ekim ile birlikte bitki kök bölgesine uygulanması gerekir.Potasyum:Ülkemizdeki Pamuk tarımının yapıldığı alanlarda potasyum yeterli miktarda bulunmakla birlikte bunun bitki tarafından alınması mümkün olmayabilir.Potasyum noksanlığı pamukta lif kalitesini düşürmekte kozaları geliştirmeyip dökülmelerine ve hastalıklara karşı direncinin zayıflamasına neden olabilmektedir. Bu durum dikkate alınarak dekara 6-8 kg saf potas gelecek şekilde potasyumlu gübreler uygulanmalıdır. Potasyumun bitki tarafından alınması gelişme devrelerine göre değişmekte olup en yüksek potasyum alımı çiçeklenme devresinde gerçekleşmektedir.

5-SULAMA :

Bilinçli olarak yapıldığında bitkinin verim ve kalitesinde olumlu etki sağlayan önemli bir uygulamadır.Tekniğine uygun olmayan sulamalardan beklenen yarar sağlanamadığı gibi ürünün miktar ve kalitesinde kayıplara yol açabilmektedir.İyi bir sulamanın yapılabilmesi için suyun kaliteli,arazinin tesviyeli ve üreticinin bilgili olması şarttır.Üretici toprağının yapısını,arazisinin eğimini,bitkinin su ihtiyacının olup olmadığını,sulama zamanını,verilecek su miktarını ve sulama aralıklarını belirleyecek yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmalıdır.Sulama zamanı: Sulama zamanı iklim koşulları,toprak özellikleri ve bitkinin gelişimine göre belirlenir.Pamuk bitkisi genellikle ekimden çiçeklenme dönemine kadar su istemez.Bitki su ihtiyacını topraktaki kış ve ilkbahar yağışlarından tutulan sulardan sağlar.Ancak yeterli yağışın olmadığı zamanlarda bitkinin gelişiminde zayıflık olduğu gözlenirse çiçeklenme döneminden önce de sulanabilir.İlk su ekimden yaklaşık 40 gün sonra verilmeye başlanır.Erken ve gereğinden fazla yapılan sulama bitkinin kökleşmesini durdurur.Bu durum sonraki sulamaların daha sık yapılmasına neden olur.İlk sulamanın geciktirilmesi ise bitkinin erken yaşlanmasına ve verim kayıplarına yol açar. Pamuk bitkisi en fazla suya çiçeklenme döneminde ihtiyaç duyar. İlk sulamadan sonra, topraktaki nem durumu ve bitki kontrolleri yapılarak, 15 gün aralıklarla sulama yapılmalıdır. Sıcaklığın yüksek olduğu Temmuz - Ağustos aylarında, sulama aralığı 10 güne kadar inebilir.Koza olgunlaşmasının başladığı dönemde bitki büyümesinin yavaşlaması, kozaların açmaya başladığı dönemde tamamen durması gerekir. Bu dönemde büyüme gösteren bitkilerde, kozalar geç olgunlaşır ve kozaların bir çoğu açmadan yeşil kalır. Son suyun ise bitkide yaklaşık % 5-10 oranında koza açımının olduğu dönemde uygulanması ve daha sonra sulama yapılmaması gerekir. Aşırı sulama bitki boyunun büyümesine ve verimde azalmalara, mantari hastalıkların artmasına bazı zararlı böceklerin yoğunluklarının artmasına, kalitenin düşmesine ve toprakta bulunan bitki besin elementlerinin yıkanmasına neden olmaktadır. Çok geç dönemde yapılacak sulama ise alt kozaların çürümesine neden olacaktır.Sulama Yöntemi:Etkili bir sulama uygun bir sulama yönteminin seçilmesine bağlıdır.Amaç suyun en az kayıpla etkili kök derinliğine ulaşmasını sağlamaktır.Pamuk tarımında uzun tava,karık,yağmurlama ve son yıllarda damla sulama yöntemleri kullanılmaktadır.Sulama yöntemlerinin seçiminde arazinin eğimi,toprağın özellikleri, suyun kaynağı ve sulama masrafları göz önünde tutulmalıdır.Özellikle uzun tava ve karık sulama yöntemlerinde tarlanın mutlaka tesviyeli olması gerekir.Yanlış sulamalar gereksiz su kaybına, taban suyunun yükselmesine ve toprağın tuzlulaşmasına sebebiyet verebilir.

6-YABANCI OT HASTALIK VE ZARARLILARLA MÜCADELE :

Yabancı otlar pamuğun su, ışık ve topraktaki besin maddelerine ortak olan;hastalık ve zararlıları üzerinde barındıran,pamuk hasadını güçleştiren mücadele edilmediğinde verimi düşüren bitkilerdir. Bunlar geniş yada dar yapraklı olup hayat devrelerini bir yada çok yılda tamamlarlar. Tek yıllık olanlar tohum ile çok yıllık olanlar ise hem tohum hem de toprak altı organlarından çoğalırlar.Yabancı otlarla kültürel ve ilaçlı mücadele yapılmalıdır. Kültürel mücadele, el ve makine çapası ile yapılmalıdır. İlaçlı mücadele, ekim öncesi, çıkış öncesi ve çıkış sonrası olmak üzere üç farklı dönemde yapılabilir.Ekim öncesi uygulanacak ilaçlar ekimden 1-20 gün önce toprağa verilip 5-7 cm toprak derinliğine karıştırılmalıdır. Ekim öncesi ilaçlama ile Horoz ibiği, Semiz otu, Sirken, Sütleğen, Yabani fiğ, Yabani bamya, Hardal, Darıcan, Çatal otu ve Yapışkan otun çıkması tamamen ve kısmen önlenebilmektedir.Çıkış öncesi ilaç uygulaması ekimden sonraki 24 saat içerisinde toprak yüzeyine uygulanır ve toprağa karıştırılmaz. Bu dönemde uygulanan ilaçlar Pıtrak, Köpek üzümü, Horoz ibiği, Yapışkan ot, Darıcan, su otu, Hardal, Semiz otu gibi bitkileri kontrol edebilmektedir.Çıkış sonrası uygulanacak ilaçlar ise Geliç (kaynaş), Darıcan, Yapışkan ot, Tilki kuyruğu, Çatal otu ve köpek dişi ayrığı gibi tek ve çok yıllık yabancı otların mücadelesinde kullanılmaktadır.Önemli pamuk hastalıkları : 1-Fide kök çürüklüğü;Pamukta fide kök çürüklüğüne Rhizoctonia solani, Fusarium spp., Verticillium spp., Pythium spp. funguslarından biri veya birkaçı neden olmaktadır. Kışı toprakta geçiren bu mantarlar ekimden sonra çimlenen pamuk tohumlarını hastalandırarak fidelerin toprak yüzeyine çıkmadan veya çıktıktan sonra ölmesine neden olurlar. Ülkemizde yoğun olarak pamuk tarımının yapıldığı alanlarda görülen bu hastalık, özellikle su tutan topraklarda yağışlı ve serin giden yıllarda büyük tahribat yapar.Fide kök çürüklüğüne karşı mücadelede ekim nöbeti uygulanmalı, 5-10 cm yüzeydeki toprak sıcaklığı 18 °C 'ye ulaşmadan ekim yapılmamalı, çok erken ekimlerden kaçınılmalı ve derin ekim yapılmamalıdır. Ayrıca tohumlar uygun bir ilaçla mutlaka ilaçlanmalıdır.(Carboksin + Thiram, Chloronep, Pencycuron + Captan, PCNB + Captan) 2-Verticillium ve Fusarium Solgunluğu;Yetişme mevsiminin sonlarına doğru kendini daha açık bir şekilde gösterir.Önce alt yapraklardan başlar ve yukarılara doğru yayılır. Yapraklar önce sararır, sonra kuruyup dökülür. Ekimin geç yapıldığı veya hastalığın erken görüldüğü durumlarda bitki boyu kısalır, bitki başına koza sayısı azalır ve kozalar küçük kalır. Bitki gövdesi kök boğazından enine kesildiğinde iletim demetlerinde kahverengi lekeler görülür. Hastalık insan eliyle, rüzgar gibi doğal etkenlerle, toprak, tohum (havlı çiğit) veya ürün artıklarıyla taşınabilmektedir. Havlı tohum yapışan bulaşık ürün artıkları yayılmanın önemli nedenlerindendir. Verticillium solgunluğu killi ve ağır topraklarda, Fusarium ise kumsal ve asitli topraklarda daha şiddetli seyretmektedir.Mücadelede en önemli yöntem dayanıklı çeşit kullanmaktır. İlaçla mücadelesi yoktur. Alınabilecek kültürel önlemler arasında, hasat artıklarının tarladan uzaklaştırılması, ekim nöbeti uygulanması, Aşırı azotlu gübre kullanımından kaçınılması, amonyum nitrat ve amonyum sülfat yerine üre gübresinin tercih edilmesi, konukçuluk yapacak yabancı otların imha edilmesi, ekim sıklığının arttırılması, sırta ekimin tercih edilmesi, köklere zarar verebilecek derin çapalamadan kaçınılması sayılabilir.3-Yaprak köşeli leke hastalığı;Pamuk bitkilerinin yaprak,sap, tarak ve kozalarında koyu yeşil ve kahverengi lekeler biçiminde görüken bakteriyel bir hastalıktır. İlk lekeler kotiledon yapraklarında açık yeşil yağ lekesi şeklinde görülür ve iklim koşulları hastalık için uygun giderse lekeler sapa ve kozalara geçer. Hastalık nedeniyle kozalar açılamayıp dökülürler.Hastalık tohumla taşındığı için mücadelesinde, hastalıklı tarlalardan tohum alınmamalı,ilaçlı tohum kullanılmalı,hasattan sonra bitki artıkları yok edilmeli,ekim nöbeti uygulanmalı ve aşırı sulamadan kaçınılmalıdır.Pamuk zararlıları: 1-Pamuk yaprak biti;Bitkinin özsuyunu emmek suretiyle zarar verirler.Bitkinin gelişimi yavaşlar.Salgıladıkları şekerli maddeler üzerinde mantar sporlarının çoğalması sonucu fumajin oluşumuna neden olurlar. Yaprak altında kümeler halinde yaşarlar. Aşırı sulama ve azotlu gübre kullanımı çoğalmasını teşvik eder. Zararlının çok sayıda doğal düşmanı bulunmaktadır. Haftada bir yapılacak kontrollerle yaprak biti sayısı 25'e ulaştığında ilaçlama yapılmalıdır.2-Beyaz sinek;Bitki özsuyu ile beslenir.bitkinin gelişimini durdurur ve koza tutma kapasitesini düşürür.Yoğun olarak görüldüğünde mücadele yapılmazsa %60 a varan verim kayıplarına neden olabilir.Mücadelesinde erkenci pamuk çeşitlerinin ekilmesi aşırı sulama ve gübrelemelerden kaçınılması hasat artıklarının ve yabancı otların yok edilmesi gerekir. Kontroller yapılarak yaprak başına 5 ergin veya 10 lavraya rastlanılması ilaçlamaya başlanılması gerektiğini ifade eder.İlaçlama aletine yaprakaltı meme seti ilave edilmelidir. 3-Pamuk yaprak piresi;Bitki özsuyu ile beslenir ve koza tutma döneminden itibaren önem arz eder.Zararlının erginleri yan ve hızlı hareketleri ile tanınır. Zarar gören yapraklar önce sararır, sonra kırmızılaşır. Yoğunluğu artarsa yaprak ve tarak dökümüne neden olur. Koza oluşturma döneminde yapılacak kontrollerde yaprak başına 10 birey tespit edilirse ilaçlı mücadeleye geçilmelidir.4-Kırmızı örümcek;Bitkinin tüm aksamında beslenmekle birlikte çoğunlukla taze ve kuvvetli yaprakları tercih ederler.Yapraklar üzerinde emgi yaptıkları yerlerde sarı noktalar oluşur. Daha sonra zarar gören kısımlar kızarır ve yaprak zamanından önce dökülür. Bulaşma tarla kenarlarından başlar. Tüm tarlaya yayılmamışsa zararlının olduğu alanlar ilaçlanmalıdır. Tarla geneline yayılmışsa bölgelere göre değişmektedir.5-Yeşil kurt;Ergini bir kelebek olan yeşil kurtum tırtılları başta taraklar olmak üzere çiçek ve kozalarda beslenerek zarar verirler.Yeşil kurdun 3 nesli pamukta zararlı olmaktadır.Yapılacak tarla kontrollerinde 3 m'lik pamuk sırasında ortalama 2 adet yeşil kurt görüldüğünde ilaçlamaya başlanmalıdır.İlaçlamada yüksek fayda sağlayabilmek için her nesilde yumurtadan yeni çıkmış lavraların çoğunlukta olduğu dönem seçilmelidir.6-Pembe kurt;Ergini bir kelebek olan pembe kurdun tırtılları özellikle kozanın içerisine girerek çiğit ile beslenir.Kör koza oluşumuna neden olurlar.Pembe kurt kışı kör koza veya çiğit içinde geçirdiğinden tohum ve tarla temizliği çok önem arz etmektedir.Pamuk hasadından sonra tarladaki saplar parçalanmalıdır. Delinte (havı alınmış) pamuk tohumu kullanılmalı, aksi taktirde çiğitler mutlaka fumige edilmelidir. Ülkemizde pembe kurt zararını önlemek için pamukta pembe kurt yönetmeliği bulunmaktadır. Burada belirtilen tedbirlere uyulması ve yukarda belirtilen kültürel önlemlerin alınması durumunda ilaçlı mücadeleye gerek yoktur.7-Kesici kurtlar;Pamuk bitkilerini çıkıştan itibaren 6-8 yapraklı oluncaya kadar keserek zarar verirler.Geç ekimlerde ve yağışlı geçen yıllarda zararalı fazladır.Mücadelesinde tohum ilaçlaması yapılmalıdır.

7-MÜNAVEBE :

Toprak verimliliğinin sürekliliğini sağlayabilmek,pamuk üretiminde ortaya çıkan yabancı ot, zararlı,toprak yapısındaki bozulmalar gibi bazı sorunların üstesinden gelebilmek ve ekonomik pamuk tarımı yapabilmek için münavebe (Nöbetleşe ekim) zorunludur.

8-:HASAT :

Pamukta hasat zamanı; bölgelere, ekim zamanına, uygulanan kültürel işlemlere (sulama, gübreleme vb.), bitkilerin hastalık ve zararlılardan etkilenme durumuna ve pamuktan sonra ekilecek bitkinin ekim zamanına göre değişir. Elle pamuk hasadına kozaların % 60-70'ının açtığı dönemde başlanmalıdır. Ülkemizde pamuk hasadı bölgelere göre Ağustos - Ekim aylarını kapsayan dönemde yapılmaktadır. Hasadın sonbahar yağışlarından önce bitirilmesi gerekir. Hasat sırasında naylon torba ve gübre çuvalı kullanılmamalı, pamuklar bez torbalara konulmalıdır. Toplama esnasında pamukların yabancı madde ile bulaşmamasına özen gösterilmeli ve ıslak olarak toplanmamalıdır.

KAYNAKÇA :K.S.Ü

24 Eylül 2008 Çarşamba

DÜNYA YATIRIM RAPORU AÇIKLANDI

Dünya Yatırım Raporu, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.Rapora göre, 2007 yılı kesinleşmiş verileriyle Türkiye, en fazla Uluslararası doğrudan yatırım çeken ülkeler arasında 23. sırada yer aldı. Türkiye, 2006 yılında ise 17. sırada yer almıştı.2007 yılında Türkiye'nin dünya genelindeki uluslararası doğrudan yatırımlardan aldığı pay yüzde 1,2 olurken, 180 gelişmekte olan ülke toplamında ise payı yüzde 4,4'e ulaştı.Yatırım çıkışları itibariyle ise Türkiye, 2007 yılındaki 2,1 milyar dolarlık dış yatırımıyla 50. sırada yer aldı.Türkiye'nin uluslararası doğrudan yatırım stoğu 2007 itibariyle 146 milyar dolara ulaştı. Söz konusu rakam ile Türkiye, en fazla stoğa sahip ülkeler arasında 21. sıraya yükseldi.Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) tarafından yayınlanan Dünya Yatırım Raporuna göre Türkiye, en fazla uluslararası doğrudan yatırımda gelişmekte olan ülkeler arasında Hindistan ve Singapur'un da gerisinde kalarak 5. sıradan 9. sıraya geriledi.Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından düzenlenen basın toplantısıyla tüm dünya ile eş zamanlı olarak açıklanan rapor, dünyada yatırımların hangi boyutlara ulaştığını, nerelerde yoğunlaştığını, gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki dağılımı ile Türkiye'nin dünya sıralamasındaki konumunu ortaya koyuyor.Rapora göre, dünya genelinde uluslararası doğrudan yatırım girişi 2007'de önceki yıla göre yüzde 30 artarak 1,8 trilyon dolar olurken, 2000 yılından sonra ilk kez 2006'da ulaşılan 1,4 trilyon doları aşarak en yüksek seviyesine ulaştı.Raporda, artış trendinin nedenleri yüksek büyüme rakamları ile güçlü kurumsal performanslar, yeniden yatırıma dönüştürülen kazançlar, doların diğer belli başlı para birimleri karşısında değerinin düşmesi, eşik altı piyasalarda yaşanan krizin global etkilerinin birleşme ve satın alma işlemlerine henüz yansımaması ve yakın dönemde oluşan sermaye birikimlerinden yola çıkarak birleşme ve satın alma işlemlerinde egemen servet fonları gibi yeni aktörlerin etkinliğinin artması olarak sıralandı.
17'DEN 23'E GERİLEYEN TÜRKİYE İLK 20'YE GİREMEDİ:Geçtiğimiz yıl en fazla uluslararası doğrudan yatırım çeken ilk 3 ülke 232,8 milyar dolar ile ABD, 224 milyar dolar ile İngiltere ve 158 milyar dolar ile Fransa olurken, gelişmekte olan ülkeler sıralamasında Çin, 6. sıradaki 83,5 milyar dolarlık yatırımla başı çekti.İlk 10 ülke arasında 2006'da 32. sırada yer alan Hollanda'nın 2007'de 5. sıraya yükseldiği raporda, 2006'da 218. sırada bulunan İrlanda'nın 30,6 milyar dolarlık yatırım ile 16. sıraya yükselmesi, Avusturya'nın ise 41. sıradan 15. sıraya yükselmesi dikkat çekti.Rapora göre, 2006'da 17. sıradayken 2007 yılında 22 milyar dolarlık girişle dünya genelinde en fazla uluslararası doğrudan yatırım çeken 23. ülke olan ve ilk 20 içine giremeyen Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında Hindistan ve Singarup'un da gerisinde kalarak 5. sıradan 9. sıraya geriledi.
TÜRKİYE, YATIRIM YAPANLAR ARASINDA 53'TEN 50'YE ÇIKTI:Dünyada en fazla uluslararası doğrudan yatırım yapan ilk 3 ülke ABD, İngiltere ve Fransa olurken, gelişmiş ülkeler doğrudan yatırımların yüzde 85'ini gerçekleştirdi.Gelişmekte olan ülkeler ve geçiş ekonomileri 2007'de 304 milyar dolarlık dış yatırım yaparken, bu ülkeler arasında Hong Kong, Rusya ve Çin dikkati çekiyor.Türkiye ise geçtiğimiz yıl 2,1 milyar dolarlık dış yatırımı ile 2006'daki 53. sıradan 50. sıraya çıktı.2007 itibariyle toplam uluslararası doğrudan yatırım stoğu 15,2 trilyon dolara ulaşırken, ABD ve İngiltere en fazla uluslararası doğrudan yatırım stoğuna sahip ülkeler arasında yer aldı. Yatırım stoğundaki payı yüzde 31 olan gelişmekte olan ülkeler arasında Hong Kong, Brezilya, Çin, Rusya, Meksika, Singapur ve Türkiye en fazla stoğa sahip ülkeler olurken, Türkiye 2006'da yaklaşık 146 milyar dolarlık stoğu ile 25. sıradan 21. sıraya yükseldi.2007 itibariyle Türkiye'de uluslararası doğrudan yatırım stoğu GSYİH'nın yüzde 22'sini aştı. Uluslararası doğrudan yatırımların toplam sabit sermaye yatırımlarındaki payı yüzde 15,6 oldu.Dünyadaki yaklaşık 79 bin çok uluslu şirketin yaklaşık 790 bin yabancı bağlı kuruluşunun toplam satışları dünya gayri safi hasılasının yüzde 10'undan fazlasını oluşturuyor ve global ihracatın üçte birini gerçekleştiriyor.Geçtiğimiz yıl uluslararası doğrudan yatırımlar gelişmiş ülkelerde yüzde 33 artışla 1,2 trilyon dolara, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 21 artışla 500 milyar dolara ve geçiş ekonomilerinde yüzde 50 artışla 86 milyar dolara ulaştı.
SINIR ÖTESİ BİRLEŞME SATIN ALMALARA TÜRKİYE'DEN 2 İŞLEM GİRDİ:RFS Holdings'in ABN Amro Holdingi, Rio Tinto'nun Alcan Inc.'yi ve Investor Group'un Endesa SA'yı satın alması 2007 yılının başlıca sınır ötesi birleşme ve satın anlaşmaları arasında yer alırken, Türkiye'de gerçekleşen ve Telia Sonera'nın Turkcell payını artırması ve Citibank-Akbank anlaşması global sınır ötesi anlaşmalarda ilk 100 içine girdi.UNCTAD'ın kaynak gösterdiği Oco Monitor'ün verilerine göre, geçen yıl toplam 11 bin 703 yeni projeden 6 bin 37'sini gelişmiş ülkeler, 4 bin 922'sini gelişmekte olan ülkeler, 744'ünü ise geçiş ekonomileri çekti.Yeni proje açısından gerilerde bulunan Türkiye 93 yeni proje ile 35. sırada yer aldı. Yeni yatırımlarda Çin ve Hindistan ilk iki sırayı paylaşırken, Vietnam da 258 yeni yatırım projesi ile dikkat çekti.UNCTAD'ın çok uluslu şirketlerin 2008-2010 dönemine ilişkin yatırım eğilimlerini ortaya koyan ve 226 üst yönetici (CEO) ile yapılan ankette Türkiye, "yatırım için en cazip 15 ülke" arasında yer aldı. Türkiye, 2006'da 22. sıradaydı.En cazip ülkeler sıralamasında Çin, Hindistan, ABD, Rusya, Brezilya, Vietnam, Almanya, Endonezya, Avustralya, Kanada, Meksika, İngiltere, Polonya, Güney Afrika ve Fransa geliyor. Türkiye ve Fransa sıralamada aynı düzeyde bulunuyor.
DÜNYADA 1,6 TRİLYON DOLARLIK BİRLEŞME VE SATIN ALMA OLDU:Rapora göre, dünyada uluslararası birleşme ve satın almalar 2007 yılında bir önceki yıla göre yüzde 46 artışla 1,6 trilyon dolar olurken, özel hisse fonlarının payı yüzde 28 düzeyinde gerçekleşti. Bölgelerin uluslararası doğrudan yatırımlardan aldığı paylara bakıldığında gelişmiş bölgelerin payı azalırken, gelişmekte olan bölgelerin payı arttı.Bölgeler itibariyle Avrupa uluslararası doğrudan yatırımlardan en fazla pay alan bölge olurken, bunu Kuzey Amerika, Güney ve Doğu Asya ile Latin Amerika ve Karayipler izledi.Türkiye, raporda Batı Asya ülkeleri arasında bu yıl bölgesinde 2. sırada yer aldı.Uluslararası doğrudan yatırım akışlarında imalat sanayinin payı düşerken, hizmetler sektörünün payının arttığı dikkat çekti.
Raporda yer alan geleceğe yönelik beklentilerde, çok uluslu şirketlerin orta vadeli yatırım planları konusunda daha az iyimser olduğu görülürken, yüzde 70'i yatırımlarını artıracağını söylemesine karşın yatırımlarını büyük oranda artıracağını belirtenlerde düşüş var.Global finansal dalgalanmanın etkileri 2007'de yatırım akışlarına tam olarak yansımazken, 2008'de yüzde 10 düşüş beklentisi söz konusu.Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Uysal, Türkiye'nin 2009'da krize girmeyeceğini, ancak yüksek büyüme gerçekleştirmeden orta yolda ilerleyeceğini kaydetti.Uysal, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) tarafından yayınlanan Dünya Yatırım Raporunun açıklandığı toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.Türkiye'nin en fazla uluslararası doğrudan yatırım çeken ülkeler arasında 17. sıradan geçen yıl 23. sıraya gerilemesiyle ilgili bir soru üzerine Uysal, özellikle ülkenin rekabetçi konumunun devam ettirilmesi noktasında bir gerilemenin söz konusu olduğunu söyledi.Tahir Uysal, "Ekonomiden ve rekabetçi konumdan gözünüzü ayırdığınızda bunun yansımalarını görüyorsunuz. Ev ödevimiz ortada. Gerekenleri yapmamız lazım" dedi.Uluslararası doğrudan yatırımlar için 2007'deki hareketliliği 2008 ve 2009'da beklemediklerinin altını çizen Uysal, bu yıl 15 milyar dolar seviyelerindeki öngörülerini koruduklarını, gelecek yıl da 12-15 milyar dolar aralığında bir rakam beklediklerini ve buna özelleştirmelerin dahil olduğunu ifade etti.Bu süreçte özelleştirmelerde Halkbank gibi birtakım fırsatların kaçırıldığını ifade eden Uysal, dünyada gelişmekte olan ülkelerin yaşanan kargaşaya rağmen Türkiye'den daha iyi performans gösterdiğine dikkati çekti.Cari açık dikkate alındığında 15 milyar dolar seviyelerinin risk priminin artması ve maliyetin yükselmesinde etkili olacağına işaret eden Uysal, yatırımcının "sıhhatli" ortamı sevdiğini ve büyümelere önem verdiğini vurguladı."
2007'DE FRENE BASILMADI, 2008 VE 2009 DAHA DAR OLACAK:Küresel krizin fırsata dönüştürülebileceği yönündeki görüşlere ilişkin bir soru üzerine ise Uysal, şöyle konuştu: "Türkiye'nin yüzde 4 gibi büyümesinden bahsediyorsak, bunu fırsat olarak düşünmek olası değil. Yüzde 7 gibi büyürse fırsattan bahsedilebilir. Türkiye'nin dışardan borç alarak büyüme modeli içinde olduğu dikkatten kaçmamalı. Türkiye 2009'da bir krize girmeyecek, ancak yüksek büyüme gerçekleştirmeden orta yolda ilerleyecektir.Bu arada, yatırım modeli konusunda bir arayış içinde olan Türkiye'nin, özellikle büyük yatırım kalemlerini çekmek için yap-işlet-devret yerine sıhhatli bir modeli de ortaya koyması lazım."Yatırımlar açısından dünya ve Türkiye'de 2009 beklentilerinde daha temkinli olmak gerektiğine dikkati çeken Uysal, "Yatırımcılar 2007'de frene basmadı, yatırıma devam etti. Ancak gerileme beklediğimiz 2008, mutlaka 2007'ye göre daha aşağıda olacaktır. 2009 da ise dünyada 2008'e göre birleşme ve satın almalar ile doğrudan yabancı yatırımlar açısından daha dar ve küçük bir ortam olmasını bekliyoruz. Türkiye de bundan arınmış değil" diye konuştu.Uysal, özellikle son yaşanan küresel kriz sonrasında dünyada yatırımcıların daha az risk sever hale geldiklerini ifade etti.

ALINTISI: rotahaber

MÜSİAD'DAN KRİZE KARŞI ÖNLEM PAKETİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la görüşen MÜSİAD Yönetim Kurulu, kendisine "Küresel Kriz Ortamında Ekonominin Sağlamlaştırılması İçin Değerlendirme ve Öneriler" raporunu sundu...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la görüşen MÜSİAD Yönetim Kurulu, küresel kriz tehdidi altında Türkiye ekonomisindeki yüksek cari açık, enflasyon, faiz, işsizlik ve düşük büyüme gibi bir dizi soruna ilişkin çözüm talebi ve önerilerini içeren bir rapor sundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihat Vardan ve Yönetim Kurulu'nu kabul etti. MÜSİAD yöneticileri, Başbakan Erdoğan'a "Küresel Kriz Ortamında Ekonominin Sağlamlaştırılması İçin Değerlendirme ve Öneriler" raporunu sundu. Raporda yer alan genel değerlendirmede, Türkiye'yi de tehdit eden dışarıdaki belirsizliğin, iki koldan derinleştiği, dış belirsizliğin bir ayağında küresel finansal kriz, diğer ayağında ise Türkiye sınırları çevresinde derinleşmekte olan küresel güç mücadelesinin bulunduğu vurgulandı.
YÜKSEK CARİ AÇIK, ENFLASYON, FAİZ VE İŞSİZLİK:Raporda, Türkiye'nin küresel bozulma ortamında yoluna yüksek cari açık, enflasyon, faiz, işsizlik ve düşük büyüme gibi bir dizi sıkıntılar içinde devam ettiği vurgulandı. Yüksek girdi maliyetleri, kurun düzeyi ve istikrarsızlığı, verimlilikteki yavaşlama, endüstriler düzeyinde devam eden yenilikçilik ve ürün çeşitliliğindeki kısırlık, şirketlerin kurumsal ve yapısal sorunları nedeniyle Türkiye'nin rekabette zorlandığı anlatıldı. Bütün bunlara rağmen, Türkiye'nin krizden daha da güçlenerek çıkması için uygun yeterli nedeni bulunduğu vurgulanan raporda, bu bağlamda uzun vadeli hedefler sektirilmeden, kısa vadeli kriz yönetimi unsurlarının ön plana çıkarılması istendi. Raporda, Hükümet kanadında daha çok iyi yönetişim, katılımcılık, istişare mekanizmasının daha etkin olarak çalıştırılması ve siyasi unsurlar;, özel kesimde ise risk idaresi, şirket yönetiminde kalitenin artırılması, yeni döneme dair farkındalık çalışmalarının izlenmesi gerektiği vurgulandı.
BELİRSİZLİK SÜRÜYOR: MÜSİAD raporunda, mevcut ekonomik ortam, "Dışarıda belirsizlik derinleşmektedir. Şirketlerimiz için karsızlık sorunu halen devam etmektedir. Dışarıda ve içeride talep yetersiz kalmakta buna bağlı olarak cirolarda düşüş görülmektedir. Bilhassa içeride tahsilat sıkıntıları yaşanmaktadır. Enerji ve emtia gibi girdilerin maliyetinde gevşeme yanşasa da ve bunun devamı da beklenmiş olsa da hala girdi maliyetleri çok yüksek seyretmektedir" şeklinde tanımlandı.
OLASI RİSKLER:İzleyen dönemde ekonomideki olası riskler ise şöyle sıralandı:
-Düşük büyüme döneminin uzun sürmesi,
-İhracat pazarlarının durağanlaşması,
-Artan işsizlik, azalan istihdam oranları,
-Bozulan gelir dağılımı dengesi,
-Yavaşlayan yabancı sermaye girişleri,
-Kur riski(Artan kur nedeniyle şirketlerin kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirmede ödeme sıkıntıları ile karşılaşılabilecek) ,
-Kurun düzeyi nedeniyle ayrıca ithalata dayalı büyümenin tetiklenmesi,
-Finansmanda vade ve maliyet riski,
-Enflasyon ve faizler, (enflasyonun ve faizlerin yukarı yönde hareket devam etme olasılığı).
HÜKÜMETE ÖNERİLER:MÜSİAD raporunda, kritik süreçte hükümetin dikkat etmesi gereken konular ile alması gereken önlemlere ilişkin öneriler dile getirildi. Bu kapsamda, hükümetin kapatma davası sonrasında yeni iç belirsizliklere yol açmaması istendi. Ekonomide ve genel olarak yönetişimde yeni beklentiler oluşturulması önerilen raporda, bu kapsamda kabine revizyonu ile tutarlı ve somut bir reform takvimi açıklaması istendi. Olası bir kabine revizyonu durumunda, ilgili birtakım bakanlıklara üretim, Ar-Ge, Ür-Ge alanlarını yakından bilen, ürerimden gelen mühendislerin atanmasının yararlı olacağı, böylece "ekonomi" ağırlıklı olarak parasal ve mali politikalarla idare ediliyor, somut bir üretim vizyon ve stratejisi eksik" şeklindeki bazı eleştirilerin önüne geçileceği vurgulandı.
AB ÜYELİK SÜRECİ ÖNE ÇIKARILSIN: Kısa vadeli çekişmelerle engelleri aşma çabası yerine, uzun vadede çekişmeleri yok edecek uzun soluklu ve mutabakat oluşturulmuş alanlara odaklanılması tavsiye edilen raporda, bu kapsamda AB üyelik süreci ve Ulusal Program gibi hedeflerin öne çıkması öğütlendi.

Beklentileri bozmamak ve olanak ölçüsünde düzeltmek adına mali ve parasal disiplinin korunması istenen raporda, zor bir dönem geçiren esnafın durumunu düşünerek ve büyümeyi olabildiğince kurtarmak adına birtakım adımlar atılması çağrısı yapıldı. "Bu bağlamda mali disiplin açısından eli bir hayli sağlam olan kamu sektörü dışsallık, hızlandırıcı ve çarpan etkisi oluşturacak tarzda iç piyasayı canlandırıcı yönde devreye girebilir" denildi. Özel sektörün kamu üzerindeki tahakkuk etmiş alacaklarının (TOKİ gibi) derhal ödemesi ve piyasaya likidite sağlanması önerisi dillendirildi.MÜSİAD, KOBİ'lerde yaşanmaktan olan erozyonu durdurmak için de önlem alınması, KOSGEB bütçesinin daha da artırılması ve bürokrasinin azaltılmasını istedi.
ARSA SPEKÜLASYONU BALON EKONOMİSİNE YOL AÇIYOR:Arsa spekülasyonu sanayiyi zehirleyen büyük bir balon ekonomisine doğru gitmektedir" tespiti yer alan raporda, "Endişemiz odur ki, bu süreci yerel yönetimler de fazlasıyla tetiklemektedir. Bu alandaki spekülasyonun kaynakları araştırılmalı ve engellenmelidir" denildi. Hazine'nin elinde atıl duran arsaların uzun vadeli olarak sanayiciye kiralanması istenen raporda, 2B Yasası'nın hala çıkarılamamış olması eleştirildi ve bunun yenden gündeme alınması istendi.
ASGARİ ÜCRET BÜYÜK BİR HANDİKAP HALİNE GELDİ:MÜSİAD raporunda, "Asgari ücret büyük bir handikap haline gelmiş olup, işveren sırtındaki istihdam yükü büyük bir hızla düşürülmelidir. Bu nedenle İstihdam Paketi etkinlikle devreye alınmalıdır" denildi. Raporda, yılan hikayesine dönen Büyük Alışveriş Merkezleri Yasası'nın, içerdiği eksikler giderilerek acilen çıkarılması da istendi.
İSLAMİ BORÇLANMA ARAÇLARI ÖNERİSİ:Özel kesim gibi kamunun da borç yönetimine dikkat etmesi gereğine işaret edilen raporda, şirketlerin kısa vadeli borçlanmalarının önüne geçilecek bir mekanizmanın yaşama geçirilmesi önerisi yer aldı. Faizsiz finansal aracı olan "Sukuk" ile ilgili çalışmaların yaşama geçirilmesi için gerekli alt yapı çalışmaları bitirilmesi istenirken, kapsamlı bir vergi reformun acilen gerçekleştirilmesi önerisi de dile getirildi.
CARİ AÇIKLA İLGİLİ ÖNERİLER:Cari açığın daha önce büyük oranda dış ticaret açıklarından oluştuğu, şimdi buna ek olarak kar transferinin de devreye girdiği belirtilen raporda, 2003 yılından bu yana Türkiye'den yapılan kar transferlerinin birikimli olarak 26 milyar doları bulduğuna işaret edildi.Kar transferini azaltmak için, tasarruf-yatırım açığının kapatılması, bunun için de ulusal tasarrufların artırılması gerektiği anlatıldı. Türkiye'nin geleneksek sektörlerinin hala en yüksek döviz girdisi elde eden sektörler olduğu, bunların küresel rekabette gözden çıkarılması değil, yüksek katma değer ve modern bir yapılanma yönünde dönüştürülmesi ve güçlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

ALINTISI:Sabah